25 Ağustos 2025 Pazartesi
24 Ağustos 2025 Pazar
AHLAK ZABITASI
Tam sarılıp öpecekken sevdiğimi
el koyuyor aşkıma ahlak zabıtası
ama göremiyor gözü
hiç sevmediği bir zengine
güzelliğini satan kadını
ya da torunu yaşındakileri
seks kölesi yapan
yetmişlik azgını
21 Ağustos 2025 Perşembe
AŞK VE SEVGİ
Aşk Ve Sevgi
Aşk bir bedende iki ruh
dostluk iki bedende bir ruhtur
Joseph Roux
Aşk inanmanın şiiridir
Aşk bir sütlü kahvedir
Aşk iki insanın ruhunu bir bütün halinde birbirine bağlar
Peyami Safa
Sevmek iki defa yaşamaktır
George Sand
Sevgi birliğe
bencillik yalnızlığa götürür
Shiller
20 Ağustos 2025 Çarşamba
taraf...tar!
TARAF... TAR!
Ben bitarafım, yan tutmuyorum demek havanda su dövmektir. İlle de bir tarafa yönelmek, tuttuğu tarafı desteklemek gerek. “Taraf olmayan bertaraf olur” diye boşuna söylememiş Atamız. Herkes tarafını belli etmeli, sen hangi taraftansın diye sordukları zaman korkmadan, çekinmeden söylemelidir. Taraf tutan kendi tarafından olan kişilerle dayanışmaya girer, güç kazanır, yalnız kalmaktan, mutsuzluktan kurtulur...
Taraf olalım derken iyice düşünmeli, ölçüp tartmalı; körü körüne taraftar olmaktan kaçınmalıyız. Yoksa fanatikleşir, karşı taraftan olan kişilere düşman kesiliriz. Bir spor kulübünün taraftarı olup karşı takımı tutanları dövmeye, öldürmeye kalkanlar Dimyata pirince giderlerken evdeki bulgurdan olurlar, durduk yerde başlarını belaya sokarlar. Aynı şeyi parti tutanlara, bir mezhebin, ideolojinin yandaşı olanlara da söyleyebiliriz. Kimileri tuttukları takıma ya da partiye, iyice incelemeden, başkalarının etkisi altında kalarak öyle bağlanırlar ki kraldan çok kralcı kesilirler. Bu çok tehlikelidir...
Süleyman peygamber padişah olduğu zaman herkes kendisine hediye götürmeye başlar. Karıncanın biri de, bir çekirgenin kopmuş bacağını ağzına almış, saraya doğru gitmeye koyulmuş. Nereye gittiğini sormuşlar.”Süleyman peygambere hediye götürüyorum” demiş. Bıyık altından gülmüşler; “Devlet adamları çok büyük hediyeler götürüyorlar. Senin çekirgenin bacağına mı kaldı bu iş?” diye alay etmişler.
“Öyle demeyin” diye konuşmuş karınca, “Kim hediye getirdi diye listeye yazacaklarmış. Benim adım da orada yer alsın ki ondan tarafa olduğum anlaşılsın.”
İbrahim peygamber ateşe atılacağı zaman bir karınca ağzıyla su taşıyormuş.
“Bu kadar az bir suyla o koca ateş söner mi?” diye sormuşlar.
“Sönmeyeceğini ben de biliyorum” demiş karınca içini çekerek, “Ben hangi taraftan olduğumu belli ediyorum. Ateşi söndürenlerin tarafında olduğum bilinsin istiyorum.”
İşte bütün mesele bu; Ateş yakanların tarafında mısınız, söndürenleri tarafında mı?”
Safını iyi seçeceksin ve de safları sıkıştıracaksın. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, dersen ya da iki cami arasında beynamaz olursan hapı yutarsın!
Yılan deyince aklıma geldi.
Yılanın bir de ateşi devamlı üflüyormuş.
“Sen ne yapıyorsun böyle?” demişler.
“İbrahim’i yakacak ateş büyüsün, diye üflüyorum” demiş.
“Böyle yaparsan eline ne geçecek sanki?”
“Tarafımı belli edeceğim.”
Tarafın Türkçe karşılığı “yan”dır. İktidardaki partiye körü körüne bağlı ve ona toz kondurmayan medyaya yandaş medya adı veriliyor.
Bir türküde şöyle deniliyor:
“Arabaya taş koydum
Ben bu yola baş koydum
Seni gelecek diye
Sol yanımı boş koydum.
Yazımı bir fıkrayla bitiriyorum:
Temel Reis’e, “Issız bir yolda bir domuzla karşılaşsan ne yaparsın?” diye sormuşlar.
“Çeker tabancamı vururum” demiş Temel.
Tabancan yoksa?”
“Bıçağımı çeker, kendimi savunurum.”
“Bıçağın da yoksa?”
“Yerde taş alır, domuza atarım.”
“Yerde taş yoksa?”
“Bir ağaca çıkar, saklanırım.”
“Ağaç da yoksa ne yaparsın?”
Temel Reis kızmış, karşısındaki adama; “Bana bak, demiş. Sen benden yana mısın, yoksa domuzdan yana mı?”
Nasıl insan olabiliriz
Kimden yana olmamız gerektiğini bilelim, ona göre davranalım. Tarafsızım, ben karışmam, ne olursa olsun, beni ilgilendirmez dersek domuzlara cesaret vermiş oluruz.
İyiden doğrudan güzelden yana olalım
Kötüyle eğriyle çirkinle savaşalım.
Ancak böyle gerçek bir insan olabiliriz.
17 Ağustos 2025 Pazar
Renkli Dostluk
DOSTLUĞUNUZ ve DOSTLUĞUN RENKLERİ
Dost, dostluk hakkında çok şey söylenmiştir. Bir görüşe göre, hepimiz tek kanatlı melekleriz ama birbirimizi kucaklamadan uçamayız. Kucaklaşma da dostça olur. En güzel yol dosta giden yoldur. Bu yolu dikenlerinden arındırmalı; güllerle, karanfillerle doldurmalıdır. Dost nedir? Dost alan değil verendir; üzüntülü olsa bile, seni üzmemek için gülen, neşelendirendir. Yanımıza çıkar sağlamak için gelmeyendir.
Bu konuda yazdığım dizelerden örnekler vereyim.
Gel de bak şu halime
Bak en güzel kelime
Arkadaşım ol benim
Ver elini elime.
***
Menekşe buldum derede
Sordum güzellik nerede
Dedi dostluktadır güzellik
Arama başka yerde.”
***
Elma attım denize
Geliyor yüze yüze
Girin dost bahçesine
Gece dönsün gündüze.
Cüneyt Ülsever, dostu şöyle tanımlıyor: “Dost hiçbir gizemin ardına sığınmadan yanında yüreğinizi açtığınız kişidir. İnsan doktorun yanında fiziki yönden ne hissederse dostunun yanında da duygusal açıdan öyle hisseder. Nasıl doktor sizi yargılamadan, hakkınızda hüküm üretmeden, sadece hasta olan organınıza odaklanır ve sadece onu iyileştirmeyi düşünürse; dost da sıkıntınız, derdiniz, ayıbınız, vukuatınız, kabahatiniz, hatta suçunuz karşısında sadece onunla nasıl baş edebileceğinizi düşünür.”
Aristo, “Dostunun kusurlarını ona yalnızken söyle, başkalarının yanında ise öv” diyor. “Bencillik dostluğun zehridir. İyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur” Balzac
“Düşmanına borç verirsen onu kazanırsın, dostuna borç verirsen onu kaybedersin” diyen Benjamin Franklin sosyal bir gerçeğe değiniyor çünkü para alışverişi yüzünden nice dostluklar bozulmuştur. Alacağını isteyen dosta borçlu düşman kesilmiştir.
“Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir” Cenap Şahabettin. Çoğu kişilerin dostluk anlayışı budur; seni hizmetçi gibi kullanmak ister...
“Güvenme dostuna, saman doldurur dostuna” sözü de sahte dostlar için söylenmiştir. Sahte dostların gülen yüzlerine sakın aldanmayın/ Düşmanlardan daha çoktur onların yolumuza döşedikleri mayın. Bakın bir manide ne söyleniyor:
Bir su içtim testiden
Sensin beni mest eden
Cennet mekânı olsun
Beni sana dost eden.
Bence dayak değil dostluk cennetten çıkmadır ve dostluk, dost davranışlar bizi cennete götürmese bile hayatımızı cennete döndürür.
En iyi, en güzel dost sanattır, sanat bizi renkli dünyalara uçuran kanattır. Kitap da dostumuzdur. Ne zaman, nerde olursak olalım yardımımıza koşar, derdimizi unutturur. Dostların yakınlığı sınırlıdır; durumu müsait değildir, onun da kendine göre sorunları vardır. Oysa kitap her dakika yanımızda, emrimizde ve hizmetimizdedir. Değerini bilelim.
Dostlarımızın renkleri olduğunu biliyor muydunuz? Bilmiyorsunuz öğrenin.
Yeşil dost: Her şeye olumlu bakar ve her şeyde umutlanacak bir yön bulur.
Mavi dost: Denizin ve gökyüzünün rengi gibi huzur ve dinginlik verir.
Sarı dost: Güneşin rengi gibi yüzümüzü güldürür, hüzünlü olduğumuzda bize bir yıldız gösterir.
Kırmızı dost: Sıcacık sevgi sözcükleriyle bize yaşamın kurallarını anımsatır ama bizi değişmeye özendirir.
Portakal renkli dost: Büyüyebilmemiz için rumuzu yeni bir enerji ve sevgi vitaminleriyle güçlendirir.
Gri dost: Bize sessizliği öğretir, kendimizi, başkalarını daha iyi tanıyabilmemiz için yansıtır, içimizi gösterir.
Mor renkli dost: Asil ruhluların rengidir. Gerçek yetkeyi ve yüreğimizin bilgeliğini öğrenmemize yardımcı olur.
Kahverengi dost: Boş hayallerden vazgeçip ayağımızı yere basmamıza, günlük yaşamın basit gerçeklerini anlamamıza yardım eder.
Beyaz dost: Deneyimlerimizin her birinden kazanılacak bilgeliği keşfetmemize yardımcı olur.
Tüm bu dostları bir araya getirebilirsek gökkuşağını keşfederiz.
Bir bilgeye dostluğun ne olduğunu sordular. Bilge, “ Bir tek dostluk yoktur, dostluk çeşitlidir” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Kimi dost maymun gibidir; tencere kaynarken maymun oynar. Bu dost tencere kaynadığı sürece vardır. Kimi dost ekmek, su gibidir; Gerek duyduğun besini hemen verir. Bazı dostlar da ağaca benzerler. Uzaktadır, bir şey vermesine gerek yoktur ama güçlü bir şekilde durduğunu bilmek insana destek sağlar.
Şarap örneği dostlar da bulunur çevremizde. İçtiğinde zevk alırsın onlardan. Bu dostluk sadece zevk üstünedir, sen onu iyi şekilde korursan o zaman keyif verir.
İlaç olan dostlar sadece kötü günlerimizde ortaya çıkarlar. Bunlar insana keyif vermezler ama derdine ortak olurlar, derman ararlar.
“Sadece kötü günlerimizde ortaya çıkana nasıl dost denilebilir?” diye sordular.
“Daha da beteri var, diye başını salladı bilge. Bazı dostlar hastalık gibidirler, ortaya çıktığı anda yalnızca dert, acı getirir.”
“Sadece dert getirene dost denilemez” diye itiraz ettiler.
Bilge onları şöyle yanıtladı: “Denilebilir tabii, niye denilmesin? O tür dost kendisinin ve ne getirdiğinin asla farkında değildir.”
O sırada vezir geliyordu. Bilge, “İsterseniz bu soruyu bir de ona sorun” dedi.
Vezir soruyu dinledi, acı bir gülüşle, “Bu sorunuzu şimdi yanıtlayamam, dedi. Şu anda vezirim ve el üstünde tutuluyorum, ancak makamımdan azledildiğim zaman bilebilirim.”
Yazımı dostluğun ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini belirten bir şiirimle bitirmek istiyorum:
“Dostluktur adım
Yoktur yatım katım
Doyulmaz tadım
Değildir barutum bir atım
Mutluluğa doğru
Doludizgin koşar atım.
Bana ulaşmak, benimle buluşmak istiyorsan
At sevgi, özveri dolu erdemli bir adım.
Erhan Tığlı
14 Ağustos 2025 Perşembe
YAĞ YAĞMUR YAĞ
YAĞ YAĞMUR YAĞ
Yağ yağmur yağ da
söndür yangınları
kurtar vahasız çöllerden insanları
yağ yağmur yağ da
şenlensin ova bayır dağ
yeşersin sevgi ve dostluk
yüzü gülsün güzelliklerin
gönüldeşlerle kurulsun bağ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)