14 Nisan 2021 Çarşamba

Güldüren ve Düşündüren Fıkralar

ÇOK ÇİRKİNSİNİZ! Bir Tibetli der ki: " Uzun yaşamak istiyorsanız, iki kat yürüyün, üç kat gülün ve sınırsız sevin." Zeki insanların aynı zamanda nüktedan bir yapıları vardır. Onların düşünce sporları esnasında bir de kıvrak zekâlarına hayran kalırız. En kritik anlarda verdikleri hazır cevaplarıyla neşeleniriz. Bizi şaşırtan, bu nüktedan kişilikler genelde siyasi arenalarda, sahnede, söz sanatında da oldukça pratik ve rahattırlar. Birkaç örnek vermek gerekirse, Atatürk, Necip Fazıl, Neyzen, Madam Newton, Benjamin Franklin, Abraham Lincoln, Hayyam, vs tarihi değerleri gösterebiliriz. Biraz onların anekdotlarıyla bizim de neşeyle ıslansın gönlümüz. Birgün; Atatürk, İngiltere Kralı 8. Edward ile yemekteymiş. Yemek ve servisten memnun kalan kral teşekkür eder. Masalarına servis eden garson önderimiz ve İngiliz konuğunun karşısında heyecanlanır. Servis esnasında tabağı yere düşürür. Kırılan tabaktan yemekler yere dökülür. Utanan, özür dileyen garsonu farkeder etmez ulu önderimiz İngiliz Kralı ve misafirlerine eğilir. Masadaki konukların duyabileceği bir sesle şöyle der: "Ben bu millete savaşmayı öğrettim, ama bir türlü uşaklığı öğretemedim." ... Necip Fazıl, da hazır yanıtlı şairlerimizdendir. Onun kıvrak zekası günümüzde halen konuşulur. Çok sigara içermiş. Birgün öğrencisi yanına gelmiş: " Hocam dün gece bir rüya gördüm. Bütün bitkiler Allah'a secde ediyordu. Bir tek tütün etmiyordu." Necip Fazıl; " O halde getirin o kafiri yakalım!" ... Madam Newton verdiği seminer sonrasında salondaki konuklarım sorularına cevap vermektedir. Sorular bitmiş ve tam kürsüyü terkedecekken protokoldeki bir gazeteci parmak kaldırıp söz alır: " Biliyor musunuz?" Der. Newton merakla; " Neyi?" " Çok çirkin olduğunuzu!.." der gazeteci. Salondaki tüm konuklar pür dikkat kesilirler. Bakalım ünlü bilim kadını ne diyecektir? Madam Newton bakışlarını kaçırmaz: " Sizde sarhoş olduğunuzu biliyor muydunuz?" Gazeteci gülmüş: " Ama benim sarhoşluğun yarın geçecek!.." ... İngiliz Başbakanı Churchill basına demeç vermektedir.. Bir gazeteci, kurnaz, aklı sıra başkanı utandırmaktır. Ve şu soruyu soruyor: " Efendim sizin için eşcinsel, diyorlar. Bu konu hakkında ne diyorsunuz?" Churchill ayağa kalkıp eliyle önce kıçına vurur, arkadan başını işaret eder. "Ben bu ülkeyi kıçımla değil, beynimle yönetiyorum." Der. ... Ünlü orkestra şefi ve bestekarı konser sonrası müthiş yorgundur. Kuliste onu küçük bir çocuk beklemektedir. Elinde ünlü bestekarın fotoğrafı vardır. Uzatır imzalaması için. Ama yorgun olduğunu ve resmin üzerine çocuğun yazmasını istemiş. Çocuk: " Efendim bende çok yorgunum. yazamam! Der. Ünlü şef hayretle sorar: " Hadi ben saatlerce sahnede ayakta kalıp, koca bir orkestrayı idare ettim. Peki sen ne yaptım çocuk? " der. Ve çocukla dalga geçer gibi kahkaha atar. Çocuk fotoğrafı uzatıp ısrar eder. Amacı ünlü bestekarın kendi eliyle yazdığı bir fotoğrafa sahip olmaktır: " Bende saatlerce sizi alkışladım. Ellerim yoruldu Efendim!" Tabi ünlü besteci gülümser, hoşuna gitmiştir çocuğun yanıtı. İmzalar. ... Abraham Lincoln, oldukça çirkindir ve kendisi de zaten bunun farkındadır. Birgün mecliste kürsüde konuşurken muhaliflerinden Douglas, oturduğu yerden Lincoln için; “Sayın milletvekilleri, A. Lincoln’ın her dediğine sakın inanmayın! O, ikiyüzlüdür…” diye laf dokundurur. A. Lincoln, gayet sakin bir şekilde karşılık verir; “Hanımefendiler ve beyefendiler! İkiyüzlü olmam konusunda sizlerin değerli kanaatlerine müracaat etmek istiyorum. Soruyorum size, eğer benim iki tane yüzüm olsaydı, öbürü dururken hiç bu yüzümü kullanır mıydım?” ... Mizah bir nevi klima gibidir, yeri geldiğinde ortamı serinletir, çoğu zaman havayı ısıtır, sık sık da gergin atmosferi yumuşatır. ... Bir de hiciv ustası Neyzen'in hoş birkaç anısını aktarayım size: Dr. Fahrettin Kerim Gökay, içkinin zararları hakkında bir konferans veriyormuş. " Rakının her kadehi hayatımızı birkaç saat kısaltır," Der. Bu sözleri ön sıralarda duyan Neyzen, birden ayağa fırlar: " Eyvah yandık!" Der. " Ne oldu?" " Hesap ettim, meğer ben öleli tam 40 yıl olmuş." Tabi bu konuşma üzerine salondakiler gülme krizi geçirir. ... Dönemin maliye bakanı hakkındaki yolsuzlukları hakkında dedikodular almış başı gidiyordur. Yine Neyzen'e bir gün sormuşlar: " Çalarken mi, neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mi çalarsın?" Neyzen; " Maliye vekili değilim ki, çalarken zevk alayım!" ... Neyzen'in dini bütün bir arkadaşı sorar: " Beni tanırsın. Cennetin anahtarı sende olsaydı, beni oraya almaz mıydın? Neyzen onu süzer ve gülümser; "Bende cennetin değil, cehennemin anahtarı olsaydı, senin için daha hayırlı olurdu. Belki seni oradan çıkarırdım.!" ... Gelin sizinle 1000 sene öncesinde İran'da yaşamış, rubaileriyle sisteme ve din otoritelerine kafa tutmuş, Ömer Hayyam'ın yaşadığı döneme gidelim. Hayyam'a sık sık şarap içtiği için "Yaş Sapık" diye lakap takan Kara Sakallı Molla Hasan'ın dalkavukları Hayyam'a durumu iletirler: Hayyam dalkavuklara güler: " Söyleyin o kuru softaya! Cehennemde yaş sapık mı daha kolay yanar, yoksa kuru softa mı?" ... Günümüzde hazır yanıtlarıyla tanıdığımız bir güldürü sanatçımız da Cem Yılmaz'dır. Sanatçımızın nükteli yanıtları akıllara yer etmiştir. Bir gün Cem Yılmaz sahnede ki gösterisini salonu tıka basa doldurmuş halk tarafından kahkahalarla izlenmektedir. Sanatçı kendinden emin ön sıralardan izleyen yaşlı adama sorar: " Nasıldım, bey amca?" Yaşlı adam kendince akıl verir: " İyi güzel de bir de o kulağındaki küpeleri çıkartsan. Çok iyi olur. Ne öyle kadınlar gibi!.." Güldürü ustası bozuntuya vermez, anında yaşlı adamı yanıtlar: " Haklısın bey amca. Ama bana öyle bir söz söyle ki, bunları çıkartıp, senin sözlerini kulağıma küpe olarak takayım." ... Nükteli sözler farklı görüşleri çatışmaya girmeden, kırmadan incitmeden anlatma imkanı verir. Yanlış anlamaları silip yüzümüzdeki hüzünleri, hemen siler, gülümsetir. Yüzünüzden gülüşler eksik olmasın. Sevgiyle...