2 Aralık 2022 Cuma

Dilimiz kirlendi ve de bitlendi!

DİLİMİZ TİKLENDİ- TÜRKÇEMİZ KİLİTLENDİ Eskiden dilimiz bu kadar tikli değildi. Bebeklere giydirilen patikte vardı tik. Çok “asortik” giyinen kişilere “sosyetik” denirdi sadece. Bu tür insanlar hizmetçilerine “domestik” diye seslenirlerdi. Aydın çevrelerde estetik, fantastik, ekzotik, betik gibi sözler kullanılırdı, duygusal kişiler “romantik”ti. Derken medyatikleştik ve tikler akın etti. Güzelleşme sevdalısı kadınlarımız, kızlarımız estetik ameliyatlar olunca estetik sözü yaygınlaştı. Estetik nedir bilmeyen, kullanmayan kalmadı. Sonra “butik”ler ortaya çıktı; terzilerin pabuçları dama atıldı. Sentetik kumaşlar kullanıldı, insanlar da sentetikleşti! Tıraş olan erkekler ustura, jilet yerine “permatik” kullanır oldular. Yıldızlarımız “erotik” pozlar verdiler, erotik filmler çevirdiler. Bankalarımız bankamatik kartları çıkardılar, insanları bu kartlara alıştırdılar. Temizleme tozlarımız da “matik”lendi! Atılan “madik” ler yetmedi; temiz sözcüğü yerine “hijyenik” denildi, olaya “otomatik” bir kültürel giriş yapıldı; doğru yol varken eğri yollara sapıldı. “Hijyenik” sözcüğünde hem bir derinlik, serinlik, hem de “akustik” bir özellik vardı. Temiz sözcüğü onun yanında pek basit kalıyordu! Reklâmlarla bu söz kulaklarda yer edindi. Bilmeyenler daha başka bir şey sandı. Bu pek “etik” olmadı ama kimse önemsemedi, tepki göstermedi. Zaten “etik” sözcüğünü ahlak değil de başka bir şey, “sosyal içerik”li bir söz olarak algılayanlar vardı… Bunlar yetmemiş gibi, Türkçe dokunmak sözcüğünden “dokunmatik” türetildi(!) Bakalım bu üretme ve türetmeler daha ne kadar sürecek? Orası belli değil ama bilinen bir şey var. O da şu; Dilimiz kirlendi, tiklendi, tikleri arttıkça Türkçe kilitlendi. Kapımızı yabancı hayranlığına, yabancı sözcüklere ardına dek açtık; başkalarına özenip onları gökyüzüne yükseltirken, özümüzü yerlere saçtık, ayaklar altına aldık. Durumumuz “kritik”, işimiz “bitik”tir. Türkçemize kıyanlar bizden daha atiktir!

30 Kasım 2022 Çarşamba

LÖPONTİF

BAK ŞU İŞELöpontif) Her gün dilime bir şey takılır. Bugün de “löpontif” sözcüğü takıldı. Kimden, nereden duydum, anlamı ne bilmiyorum. İkide bir de söyleyip duruyorum. Yolda “löpontif” diyerek” yürürken önümdeki kadın birden arkasına döndü, “terbiyesiz!” diye bağırdı. Şaşırdım, “Bana mı dediniz?” diye sordum. “Evet, sana dedim kart zampara!” dedi. “İyi ama niye?”, “Bunun niyesi var mı? Bana laf atıyorsun. Sende hiç utanma, sıkılma yok mu?” Kadına şöyle bir baktım. Ahı gitmiş, vahı kalmıştı. “Laf atacak olsam, güzel, sülün gibi kızlara atarım. Senin neyine atayım?” dedim. Dudak bükerek söylediğim bu söz kadını çileden çıkardı: “Yetişin a dostlar!” diye avazı çıktığı kadar bağırdı. “Hem suçlu hem güçlü. Hem laf atıyor, hem de hakaret ediyor.” Çevremiz kalabalıklaştı Herkes bana nefretle bakmaya başladı. Kadının biri öfkeyle başını salladı: “Böylelerinin yüzünden sokağa çıkamaz olduk. Bunun gibi sapık herifler bize rahat vermiyorlar. Tecavüz edecekmiş gibi bakıyorlar üstelik.” Sağdaki sicim bıyıklı bir genç, gözlerini biraz ötede duran kızın mini eteğinden ayırmadan kükredi: “Alacaksın böylelerini, çekeceksin karakola, eşek sudan gelinceye kadar döveceksin.” Mini etekli kız, eteğini çekiştirerek lafa karıştı: “Hadi genç olsa neyse. Babam yaşındaki bu adam niye böyle bir şey yapar?” “Asıl bunlardan korkacaksın” diye homurdandı, kızın yanındaki başörtülü kadın. Bana dövecekmiş gibi bakan bir kasketli, “Bu herif cezasız kalmamalı” diye başını salladı. “Polis, polis yok mu? Diye bağırdı köşedeki kazıkçı bakkal. “Polis gelse ne olacak?” diye güldü müşteri, “Önce bir zılgıt çekerler, sonra da salıverirler.” Başka zaman pek ortalarda görünmeyen bir polis hemen yanımıza damladı. Olaya el koydu, “Dağılın! Ne var, ne oluyor burada” diye bağırdı. Kadın, beni göstererek, “Bana laf attı, üstelik hakaret etti” diye konuştu. Polis, “Bak sen şu moruğa. Ne dedi?” Kadın, “Löpontif” dedi. Polis dudak bükerek başını salladı, “Bak şu işe. Kimse anlamasın diye Fransızca laf atmalar da başladı ha? Şimdi ben bunu karakola çeksem, iki tokat atsam, yaptığı terbiyesizliğe bakmazlar da, karakolda vatandaşa dayak atıyorlar” diye ortalığı ayağa kaldırırlar.” “Bir dakika,diye bağırdım. Ben kimseye laf falan atmadım. Löpontif yeni çıkan bir temizleme tozu markasıymış. Hem ucuzmuş , hem de ikramiyeliymiş. Kampanya düzenlemişler, herkes kapışıyormuş. Karım, muhakkak al gel, dedi. Adını unutmayayım diye kendi kendime tekrarlıyordum. Hanımefendi önümdeydi, yüzüne karşı bir şey söylemiş değilim.” Temizleme tozu, ucuzluk, ikramiye sözlerim kadınları harekete geçirdi. Laf attığımı iddia eden kadın dahil, hepsi de markete koştular. Polis bile, “Ben de gidip alayım bari. Karıma sürpriz yaparım” diyerek gitti. Yalanım ortaya çıkmasın diye düşünerek oradan uzaklaştım. 8 Yorum Erhan Tığlı Dairede, arkadaşların şeftali bey diye dalga geçtikleri Şef Tali Bey kapıda karşıladı beni. “Hayrola, bir şey mı oldu? Hiç böyle geç kalmazdınız” diye yüzüme baktı. Ona başıma gelenleri anlattım. Güldü, “Bak şu işe! Temizleme tozu sayesine kurtulmuşsunuz. Yoksa, kalabalık seni linç edebilirdi” Yanından ayrılırken kulağıma eğildi, “O temizleme tozundan ben de isterim” diye göz kırptı. Tali beyle ne konuştuğumu merak eden arkadaşlara olup biteni anlattım. R’leri söyleyemeyen Selim Bey, “Fırsatı kaçırmamış seninki” diye yüzüme baktı; “Kayısına sürpriz yapacak galiba.” Alayla, “Kızı Kiraz’a doğum günü için armağan edecekmiş” diye güldüm. Bir süre sonra masama, her gün değişik kıyafetler giyip biz erkeklerden iltifat bekleyen Ayfer hanım geldi, gözlerinin içine bakarak, “Çok löpontif olmuşsunuz” dedim. Ayfer Hanım, “Ay, çok teşekkür ederim” diye kırıttı. Sekerek, bade süzerek gitti. Selma Hanım öteden, “Ona var da bize yok mu?” diye bağırdı. “Siz de az löpontif değilsiniz” diye el salladım… İşte çıkışta karamsar arkadaşım Ali Dertli’ye karşılaştım, asık suratına bakarak, “Bu ne löpontiflik böyle” diye sordum. “Gemim yok ki batsın! Memleket batıyor, kimsenin haberi yok” diye içini çekti. Öyküm sığmadı, devamını buraya aldım. Yanıtla16s Nutuk çekeceğini anladığım için, “Hadi hoşça kal. Şuradan bir şey alacaktım diye bir makete girdim. Arkamdan bağırıyordu, “Kaç bakalım. Kaçmakla sorunlardan kaçamazsın.” Bir süre sonra, bu sefer iyimser bir arkadaşa rastladım. Yüzüme gülerek baktı. “Bugün gene löpontifliğin üzerinde.” Dedim. “Nasıl olmayayım? Hava güzel, hayat güzel. Bu güzellikleri göremeyenler hayatı kendilerine zehir ediyorlar. Bu dünyaya yaşamaya geldik be!” dedi. Sözünü kestim, “Bu kadar löpontiflik de fazla” deyip evime doğru yollandım. Eve gidince ceketimi askıya astım. Karım da yüzünü astı, “Bu zamana kadar nerelerdeydin?” diye sordu. “Sorma, tam geliyordum ki, yolda bazı löpontif arkadaşlar beni lafa tuttu, ellerinden zor kurtuldum” diye özür diledim. Oğlum koşarak boynuma sarıldı. “Hoş geldin baba, günün nasıl geçti?” diye sordu. Karıma, bak da ders al dercesine baktım. “Löpontif olaylar sinirimi bozdu oğlum. Huzur bulurum diye eve geldim. Burada da annenin löpontifliği asabıma tuz biber ekti” dedim. Oğlum, “Hepsi tamam da löpontif ne demek baba?” diye sordu. Sevinçle ellerimi çırptım, “Sabahtan beri bana bunu soran olmadı. Aferin oğlum İsmet, böyle sorular sormaya devam et. Sormayan insan yarım insandır” diye güldüm. ERHAN TIĞLI Ramazan Topoğlu Bir çırpıda Okutan muhteşem bir kurgu. Ilahi formatında Arapça küfürler sallasak Huşu içinde memnuniyetle ellerini kalplerine götürürler. Icabında bilinmeyen uydurulmuş alafranga bir sözcük İlgi çekmek isteyen biri için ters etki yaratır. Temizlik malzemelerinin tuvalet kağıtlarının fahiş olduğu bu zamanda ucuz ve bir başka temizlik maddesi gerekçesi kahramanımızı ucuz kurtarmış. Aziz Nesin ruhu sağlıklı bir şekilde gülümsetilmiş., öğretmenimizin yazıları ve öyküleri su gibi okunuyor. Her zaman Yalın ve Etkin. Ee ne de olsa efsane mizah dergisi Akbaba'nın yazarlarındandı.

28 Kasım 2022 Pazartesi

ŞİİRSEL GÜNAYDIN

günaydın ve merhaba hem ana hem babadır sevgi ve dostluğa gündüz güneş gibi ışıtır ısıtır ruhumuzu gece benzer mehtaba öyle bir önül hazinesidir ki değeri gelmez hesaba kitaba kimseye günaydın,, merhaba demeyenden ne köy olur ne kasaba

GÜNEŞ GİBİ OL!

Güneş, ışık ve sıcağından yarar sağlamak için kendisine yalvarılmasını beklemez. Sen de güneş gibi ol, beklenilen iyiliği senden istenilmeden yap. Epictetos Başkalarına mutluluk sağlayabilen adam, mutludur. Denis Diderot Sevgiyle kalın…