6 Eylül 2023 Çarşamba

DERS VERİCİ BİR KISA ÖYKÜ

GÜZEL BİR HIKÂYEMİZ VAR “Paulo Coelho’nun Simyacı adlı kitabından” Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı… Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki … Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona: -Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın yanıtı verebilir, demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş .. Bilge “sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” demiş. Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel … Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin.. Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş “kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?” Adam şaşkın… Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki … Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge… Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü… Geri geldiğinde bilge, adama “bahçe nasıldı” diye sormuş… Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş “ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş: – Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın… Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır… “Hayatının anlamı senin bakış açında gizlidir.” 🦋

3 Eylül 2023 Pazar

EŞEKLİ KİTAP

EŞEKLİ KİTAP Eşeklerle ve eşeklikle ilgili yazılarımı bir kitapta toplamak istedim ama kapak resminde bir türlü karar kılamadım. Tanıdım kişilerin fikirlerini alayım dedim. Emekli Rıza Enayi, içini çekerek, “Kapağa eşek yerine benim resmimi koy” diye söze başladı. “Niye” der gibi yüzüne baktım. “Emekli paramı nasıl değerlendireceğimi düşündüm. Bir bakkal dükkanı açarak ucuz mal satmaya karar verdim. Açtım ama ucuza mal sattığıma kimse inanmadı, ya yalan söylüyor ya da sattığı mal kusurlu, diye düşündü. Yanında parası olmayana veresiye verdim. Veresiye defteri dolup taştığı halde kimse borcunu vermedi. Battım. Benim gibi eşek var mı şu dünyada” dedi. “Ben senden daha eşeğim” diye söze karıştı Sadi Amca. “Elime biraz para geçmişti. Nasıl değerlendireceğimi düşünürken yanıma günde beş vakit namaz kılan, iki kere hacca giden Ahmet Semiz geldi. Parayı bana ver, işleteyim, sana da yüklü bir pay vereyim dedi. Sevinçle kabul ettim ama aradan tam bir yıl geçtiği halde verdiğim paradan ses seda çıkmadı. Utana sıkıla yanına gidip ne olduğu sordum. Hayretle yüzüme baktı, ne parası? Ben senden para almadım ki, dedi. Şaka mı ediyor diye yüzüne baktım. Ne bakıyorsun? Bana para verdiğine dair şahidin, yazılı belgen var mı, diye alayla güldü. Yok ama ben sana güvenmiştim, o yüzden böyle bir şey istemedim, dedim. Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin, diyerek çekti gitti. Paramın üstüne bir bardak soğuk su içmek zorunda kaldım!” “Ben sizlerden daha eşeğim” diyerek acı acı gülen Şerif Dayı da şöyle konuştu: “Ben eşeklikte yalnız değilim. Benim gibi daha niceleri var. Kitabının kapağına sadece beni değil, binlerce eşeğin resmini koymalısın ki okuyanlar ders alsın, bir da böyle eşeklik yapmasın. Biz kendini Yoksulluğu Kaldırma Partisi diye lanse eden ama aslında Ahaliyi Kandırma Partisi olan bir partiye her seçimde oy verdik. Aklımız bir türlü başımıza gelmedi…” Tam gidiyordum ki Ali Genç yolumu kesti, “Bana bir şey sormayacak mısın?” dedi. “Sadece yaşlılar değil, biz gençler de eşeklik yapıyoruz. Evlenme çağım gelmişti. Çalıştığı dairede beni seven bir kız vardı, sadece nikahla karım olmaya razıydı ama benim eşek kafam uyanmadı, daha güzel diye başka bir kızın peşine düştüm. Çalışmıyordu, ev kızıydı. Bu devirde böyle biriyle nasıl geçineceğimi hiç düşünmedim. Kendini naza çekti, beni bir mühendis istetti. Elini çabuk tut, dedi. Hemen evlenme teklif ettim, evlerine görücü yolladım. Teklifimi kabul ettiler ama her şeyin en iyisini, en güzelini istediler. Kız elimden kaçmasın diye kabul ettim. Hazırdaki param bitti, sağdan soldan borç aldım, sazlı sözlü bir düğünle evlendik. Evlendik ama paralar da suyunu çekti Kız süs biberiydi, Kazandığım para süsüne yetmiyordu. Alacaklılar kapıya dayandı. Taktığım bileziklerden birkaçını sonra tekrar takmak üzere istedim. Vermedi. Kızdım, bağırdım, kolunu sıktım. Bana şiddet uyguladı diye ortalığı ayağa kaldırdı. Şimdi mahkemeye gidiyorum. Başıma gelenleri yaz da gençler ders alsın, benim eşeklik yapmasın” diyerek koştu gitti, arkasından bakakaldım. Yazdığım eşekli yazıları hiçbir yayınevi yayınlamayınca kendim bastırdım ama eş dost ve yazılarımı beğenenler bile kitabımı almadı, bedava vermemi umdular. Kitap yazan yazarlar da oralı olmadılar. Borcum bini aştı, feleğim şaştı. Eşekten düşmüş karpuza döndüm. Bir daha kitap yazarsam hiç sağa sola sormayacağım, kapağa kendi resmimi koyacağım. ERHAN TIĞLI