1 Şubat 2022 Salı

YAZMAKTAN NASIL PARA KAZANDİM?!

YAZMAKTAN NASIL PARA KAZANDIM Çocukken bana büyüyünce ne olmak istediğimi soranlara “yazar olacağım” diyordum. Nedense yazı yazmaya çok meraklıydım. Düşünce ve duygularımı sözden çok yazıyla anlatmayı seviyordum. Bu merakımı ve yazar olmak istediğimi duyan bir akrabam bana bu sevdadan vazgeçmemi söyledi, neden deyince şunları söyledi; “ Yazılarında birini ya da bir şeyi eleştirirsen karşı görüşteki kişiler sana kızar, başına gelmedik kalmaz. Eleştirmezsen bu sefer korkaklıkla, eyyamcılıkla suçlanırsın. Suya sabuna dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan yazı ve şiir yazdığında da herkes seni küçümser. Yazdıklarını önemsiz, değersiz bulurlar. Hele aşk şiiri yazarsan seni kızları şiirle tavlamaya çalışmakla itham ederler. “kime, hangi kıza yazdın bakayım bunu, işe yaradı mı bari?” diye bıyık altından gülerler. Sen istediğin kadar kimseye yazmadım, hayali bir güzele yazdım de, kimse inanmaz…” Kim ne derse desin, yazmaktan asla vazgeçmedim. Ne yapayım, içimden geliyordu yazmak, yazmadan duramıyordum. Her zaman kalem ve defter alıyordum yanıma. İlham gelince, unutmamayım diye hemen yazıyordum. Öğrenciyken yazılı yoklamalarda çok başarılı oluyordum ama sözlü yoklamalarda meramımı doğru dürüst anlatamıyordum. Bu konudaki bir anımı anlatayım. Kimya yazılısında en yüksek notu ben almışım. Öğretmen şaşırdı, “Sen derslere pek katılmıyor, katkıda bulunmuyorsun. Bu nasıl iştir, bu tam notu nasıl aldın? Muhakkak kopya çekmişsindir. Gel bakalım tahtaya da anlat soruların yanıtlarını bana” dedi. Beni tahtaya kaldırdı. O zamana dek hiç tahtaya kalkmadığım için bocaladım. Soruların hiçbirini tam olarak yanıtlayamadım. Öğretmen kızdı, tam sıfır verecekti ki, bu sorulara yazılı olarak cevap verebileceğimi söyledim. Öğretmen yalvarmalarıma dayanamadı, isteğimi kabul etti ve yazdıklarımı okuyunca hayret etti. Bir başka gün, edebiyat öğretmenimiz Atatürk’le ilgili bir yazı yazmamızı istemişti. Herkes oradan buradan bir şeyler çalıp getirmişti ama benim yazdıklarım kendi eserimdi. Öyle duygulanarak yazmıştım ki, öğretmen alkışladı, “Senin yazdığın sanki aşk mektubu gibi olmuş” diye güldü. Dersten sonra bir arkadaşım yanıma sokuldu, benden yazımı istedi, nedenini sorunca da, bunu sevgilisine aşk mektubu olarak vereceğini söyledi. Şakayla karışık yüz lira verirse kabul edeceğimi söyledim. Hiç üstelemeden, pazarlık falan etmeden yüz lira verip yazımı aldı. Yazdığım yazı işe yaramış, arkadaşım sevgilisinden yüz bulmuştu. Bunu duyan diğerleri de yüz lira verip yazdıklarımı sevgililerine yolladılar. Yazdıklarımı gazetelere, edebiyat sanat dergilerine yollamaya başladım. Çoğu yayınlandı. Yazıdan para kazanmak gerektiğini düşünüp yazılarımı yayınlayan gazeteye gittim. Para istedim, güldüler, “Biz ancak ünlü kişilerin yazdıklarına para veririz. Yazın yayınlandı diye sevin. Bize birçok yazı gelir, çoğunu yayınlamaya değer bulmayız. Hadi ünlü ol da öyle gel” diyerek kapıyı gösterdiler. Edebiyat sanat dergisine gittim. Orada da hemen hemen aynı şeyi söylediler. Halime şükretmeliymişim. Yazımı, şiirim çıksın diye para teklif edenler bile varmış. Tanınmış bir kişinin şiirini gösterdim, “Bu da şiir mi, böyle bir şeyi nasıl bastınız?” diye sordum. “Haklısın ama adı var namussuzun. Çoğu kişi dergimizi ünlü kişiler yazıyor diye alıyor” diye boynunu büktü editör. Başka bir şiiri gösterdim, “Bunu yazan tanınmış bir kişi değil ama şiirini hem yayınlamış hem de çerçeve içine almışsınız” diye homurdandım. İçini çekti, “şiirim çıksın diye para verdi de ondan” dedi. Nasıl ünlü, tanınmış bir şair yazar olabileceğimi sordum. Kitap çıkarmamı, kitabım çok okunursa adımın dilden dile gezeceğini belirtti. Teşekkür ederek birkaç yayınevine gittim, yazdıklarımı gösterdim. Okumadan, tanınmamış kişilerin yazdıklarını basmadıklarını söylediler. Son bir umutla gittiğim yayınevi yöneticisi beni iyi karşıladı, yazdıklarını alıp karıştırdı, basabileceklerini söyledi. “Beş bin lira” dedi. Sevinçten havaya uçtum. “Parayı önceden mi vereceksiniz, yoksa kitabım çıktıktan sonra mı?” diye sordum. Alayla güldü, “Biz değil, sen vereceksin” dedi. Allak bullak oldum. “Verdiğim parayı nasıl çıkarabileceğim, kitabım nasıl satılacak?” diye sordum. “Biz bir miktar dağıtabiliriz, çoğunu satmak senin maharetine bağlı” diye başını salladı. Kitap konusunda hayal kırıklığına uğramıştım ama yazdıklarımdan para kazanmanın yolu buldum. Aşk mektubu, şiiri yazmakta adım öyle yayıldı ki, aşkını ilan etmeye ya da kanıtlamaya çalışanlar bana geliyorlar, paraları sayıp yazdıklarımı alıyorlardı. Derken işi ilerlettim, politikacıların söylevleri bile benim elimden çıkmaya başladı… Bir gün bir taksiye bindim, içerde ilham geldi, bir şeyler karaladım. Sürücü, “Ne o abi, bir kusur mu buldun” diye sordu ve benden taksi ücretini almadı. Bir lokantaya gittim, yemek yerken gene ilham geldi, not defterime bir şiir yazdım. Yemeğimi yiyip giderken benden para almadılar. “İnşallah yemeklerimizi beğenmiş, hakkımızda iyi şeyler yazmışsınızdır” dediler. İşin kolayını bulmuştum. Bir yere gidince hemen not defterimi çıkarıp yazmaya koyuluyor, bedavadan yiyip içiyor, hem de saygı sevgi görüyordum… Yazıdan para kazanmanın yolunu bulmuştum artık. Siz de bana bir şey yazdıracaksanız acele edin, hemen randevu alın. Yoksa umduğunuz dağlara kar yağar. Benden söylemesi. Demedi demeyin, aklınızı peynir ekmekle yemeyin. Yaşasın yazarlık!

Hiç yorum yok: