EDEBİYATIMIZDA GÜLÜŞ
Gaziantep
Tıp Fakültesi öğretim üyesi Profesör Doktor Yavuz Coşkun, “Çocuklarınıza
sistemli olarak gülmeyi öğretin. Gülmeyi öğrenen çocuklar hayata daha olumlu
bakar ve iyimser olarak büyür” diyor. Sadece çocukların değil, büyüklerin de
gülmeyi öğrenmesi gerekiyor. Bu işi en iyi sanatçılar yapar. Bu yazımda şair
yazarların gülmekle ilgili sözlerine, dizelerine yer vererek gülmenin önemini
ve değerini vurgulamaya çalışacağım.
Molla
Demirel, sevgilisine “Deli olurum sesini duymadığım/Gülüşünü görmediğim gün”
diye sesleniyor. Replier, “Birlikte gülmediğimiz birini gerçekten sevemeyiz”
diyor. Piercy, “Paylaşılan kahkaha erotiktir” diyerek bize dudak büktürüyor.
Gardonyi, “Ben, adamı gülmesiyle ölçerim; kunduracı kahkaha atar. Bilgin sadece
gülümser” deyip kahkaha atmaya karşı çıkıyor! “Şen adam güneşe benzer, girdiği
yeri aydınlatır” diye Cenap Şahabettin, delilikle budalalığın farkını bakın
nasıl belirtiyor: “Her şeye gülmek deliliktir; hiçbir şeye gülmemek de kuşkusuz
budalalıktır.” Molier, “İnsan güldüğü kadar insandır”, Graville, “İnsan
gülmesini bilen hayvandır” diyorlar. Chamfort’a göre, “gülmediğimiz günler
kaybolmuş sayılır.” E.W.Wilcox çok önemli bir gerçeğe değiniyor: “Gülerseniz
dünya da güler; ağlarsanız yalnız ağlarsınız.”
Maksut
Koto, Beşparmak dergisinde çıkan “Sana Bulaşan En Güzel Şey, Gülmek” adlı
şiirinde bakın gülmeyi nelere benzetiyor:
“gülmek,
köz bir uykudan yalınayak uyanmaktır/ gülmek, mevsimi mavimsi bir düş olan
martının yüreğidir/gülmek, ah ile başlayan zindanın sorgusuz güneşidir/gülmek,
sana bulaşan en güzel şey... (...) gülmek, sebebsizce yeşeren bir bahar/ sanki,
on üçüncü ayından başını uzatan/kasımpatı/hüznün aynasıdır gülmek”
“Yüzünüzdeki gülümseme kalbinizin
evde olduğunu bildiren, ışık yanan bir pencereye benzer” diyerek gülmeyi
pencereye benzetiyor Francis Benson. Gülmek bakın daha nelere benzetiliyor: “Gülmek
kalbin kendi kendini tedavi için yaptığı bir ilaçtır.” J. Holland, “Gülmek,
fırtınalı gökte doğan bir gökkuşağına benzer.” A. Grün, “Güleryüz altın
anahtardır.” T. B. Macavlav, “Gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve
keder kışını defeder.” Victor Hugo...
Radi Fiş’e
göre “Ağlamak köleliğin, gülmek özgürlüğün ifadesidir.”
M. Emin Değer, güneşin doğuşunu sevdalı
kızların gülüşüne benzetiyor;
“Güneşin
doğuşu orda her sabah/ Sevdalı kızların gülüşü gibi”
Ziya Paşa,
nazik gülüşlere aldanmak gerektiğini belirtiyor:
“Yaktı nice
canlar o nezaketle tebessüm
Şirin dahi
kastetmesi cana gülerektir”
Edip
Cansever, “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinde gülmeyi toplumsal yönden
şiirleştirmiş: “Gülmek/ bir halk gülüyorsa gülmektir.”
Şair Nedim,
sevgilinin şeker gülüşüyle öyle kendinden geçmiş, sarhoş olmuş ki, kendisini
zevk meclisine kadeh yapan sevgilisinin içki kadehini yarım sunmasını istiyor:
“Bir şeker handeyle bezm-i şevke cam ettin beni/ Nim sun peymaneyi saki tamam
ettin beni”
Yusuf Ziya
Ortaç, “Gülüşü o kadar hoştu ki hele/Lebinden goncalar düresim geldi” diyor
sevgilisi için. Fuzuli, sevgilisinin gülüşünü görünce ne yapacağını şaşırıyor;
“Nutkum tutulur gonca-i handanını görünce” demekte kendini alamıyor. Cahit
Sıtkı Tarancı, yanında sevgilisi gülünce şu dizeleri yazıyor: “İlktir hem
sarhoş hem ayık olduğum/Bir gerçek içindeyim düşten güzel/ Sevdiğim gülüyor
yanıbaşımda”
Ümit Yaşar,
sevgilinin en çok gülüşünü seviyor:
“Ben senin
en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren,
,içinde umut çiçekleri açtıran
Unutturur
bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam
aydınlanır sen güldüğün zaman”
Salah
Birsel, “Kikirikname” adını taşıyan alaycı şiirinde, “Sizinki de gülmek mi a
teresler/Gülünce şöyle bir sunturlu gülmeli/Bir iki üç dişleri
göstermeli/Sırıtmalı değil zangır zangır gülmeli/ Yakaları kolalatmalı bir iki
üç/Bir iki üç başları doğrultmalı/Boşuna değil bu öğütler inanın/Gülünce sabah
akşam gülmeli/Ceketleri kavuşturmalı bir iki üç/Köşelerde değil ortalarda
gülmeli//Düğmeleri parlatmalı zamanında/ Gülünce şapkalarla gülmeli/Bir iki üç
sayıyla bükülmeli/Sırayla değil hep birden gülmeli/İşin bütün inceliği burada a
teresler/Gülünce dişleri göstermeli” demiş, gülmenin yolunu yordamını
göstermiş!
Melek Sabah
Şardağ, Gül” adlı şiirinde şöyle diyor:
Gül yavrum,
Gül ki,
Unutulmuş
eski bir öyküyü,
Şarkıyı
anımsar gibi olsun insanlar.
Kandır
doğayı gülüşünle.
Yarılıp
zamansız çatlasın tomurcuklar.
Gül ki,
Başka
ülkelere göç etsin
Bu kara, bu
hain bulutlar.
Gökyüzü
boz, sokaklar dar
Yitirilmiş
ak sabahlarda
Gülüşünden
başka bağlanacak ne var?
Kan,
sevgileri götürüyor
Evrenin
dört bucağında
Gül
meleğim,
Gülüşün
armağan olsun
Gülemeyen
tüm çocuklara.”
Halk ozanı
Hüdai, gülmekle teselli buluyor:
Varsın
sormasınlar dar günlerimde
Bol günde
kapımı çalıyorlar ya!
Ağlarken
merhaba etmezlerse de
Gülersem
selamımı alıyorlar ya!”
Ruhsati,
“El yanında yıkar gider kaşını/Tenhalarda gülüşünü sevdiğim” diyor...
Manilerde
de gülmek ele alınmış, bu konuda çeşitli örnekler verilmiştir. İşte birkaçı:
“Gül düğümü
Karşıda gül
düğümü
Yârim
buradan gideli
Kim görmüş
güldüğümü
***
Bülbülüm
güle karşı
Gözyaşım
sele karşı
İçin için
ağlarım
Gülerim ele
karşı
***
Arpa buğday
geç olur
Güzeller
güleç olur
Güzellerin
güleci
Her derde
ilaç olur”
***
Gök
gürlüyor derinden
Gökler
oynar yerinden
Bir kerecik
gülersen
Kalbim
oynar yerinden”
Ben de
maniye benzeterek şu dörtlüğü yazmıştım:
“Ne mutlu
gül dikene
Gülene
güldürene
Gülenler
güle benzer
Gülmeyenler
dikene”
Ethel
Barrymore çok önemli bir gerçeği dile getiriyor:
“Kendi
hatalarımıza gülmeyi başardığınız gün büyümüşsünüz demektir.”
William
Stakel, gülmekle cennet arasında bir bağıntı kuruyor:
“Gülmeyen,
gülemeyen insanlar cenneti kaybetmişlerdir.”
İhsan Oktay
Anar da öyle: “Gülümseyen herkes cennete bakıyor demektir.”
Cemil Sena
Ongun’a göre büyük adam kime denir bakalım:
“Denetlendiği
zaman sevinen, eleştirildiği zaman gülenler büyük adam denir.”
Gülmekle
ilgili atasözlerimiz de vardır:
“Kişinin
avradı gezegen olursa kızı da gülegen olur.”
“Çok gülen
çok ağlar.”
“Ağlayanın
malı gülene hayır getirmez.”
“Her yüze
gülen dost değildir.”
“Ağlaya
ağlaya cennete gidinceye kadar güle güle cennete git.”
“Ödünç güle
güle gider, ağlaya ağlaya gelir.”
“Son gülen
iyi güler.”
“Güleriz
ağlanacak halimize.”
Şarkı ve
türkülerimizin çoğu ağlamaklıdır ama gülüşlü olanları da vardır:
“Gülünce
gözlerinin içi gülüyor/ Kendimi senden alamıyorum.”
“Gül sen
gülün olayım/ Dile kulun olayım/Çiğne yolun olayım...”
“Bir tatlı
tebessümün bin vuslata bedeldir...”
“Tatlı dile
güler yüze doyulur mu?”
“Sazlar
çalınır Çamlıca’nın bahçelerinde/ Bir taze emel var şu kızın handelerinde...”
Ahmet Haşim
gülmeyi, gülen kişileri pek sevmiyor: “Gülüş istediği kadar insanın bir üstün
vasfı mahiyetinde olsun, halk nazarında gülüş hiçbir zaman gözyaşının vakar ve
asaletine sahip değildir.(...) İtiraf etmeli ki gülüş ruhun asil bir faaliyeti
eseri değildir. Hiç kimse kendine gülmez; güldüren diğerinin aczi, kusuru ve
dalgınlığıdır ve gülen, kendinden fazla memnun olan gururumuzdur.(...)Gülmeyen
bir insan ve bilhassa gülmeyen bir kadın çehresi, ilahi bir çehre olmaya
yakındır.”
Ziya Gökalp
ise “Gülümseme” başlıklı yazısında Ahmet Haşim’i yalanlıyor: “Gülümseme, insana
mahsustur. Hiçbir hayvan gülmez.
Ben hasta
ruhları ve sinirli insanları daima, yüzlerinin gülümser olup olmamasıyla
tanırım. Sinirli insanların yüzleri gülmez. Gülümseme, ruhun sağlamlığı kadar,
saadetin de müjdecisidir. Beşikteki çocuğun gülmeye başladığı gün, aile
saadetinin tamamlandığı gündür. Çocuğun ilk mürebbisi, annesinin
gülümsemesidir. Dostlar arasındaki samimiliği gösteren de gülümsemedir. Ben,
milletlerin hayat kabiliyetlerini de fertlerindeki gülme ile ölçerim. Yazık ki
bizde babalar, mürebbiler gülmeyi yasak ettiklerinden, münevver Türkler en az
gülen insanlardır. Eski Türkler güler yüzlüydüler. Bence yapacağımız
inkılâpların birisi de ‘güler yüz inkılâbı’ olmalıdır. Evet, milletimiz daima
şen ve şetaretli olmalıdır.
Her işte
muvaffak olmak için başlıca şart, müteşebbislerin güler yüzlü olmasıdır. Yüzü
gülmeyen insanlar hiçbir işte muvaffak olamazlar. Mesela yüzü gülmeyen bir
avukat en haklı davayı kaybeder. Yüzünde gülümseme bulunmayan bir aktrist,
şöhret kazanamaz. Yüzü gülmeyen bir doktor, hastalarını tedavi edemez.
Bir balcı,
dükkânını en iyi ballarla doldurduğu halde, gelen müşterilere hiç bal
satamazmış. Bir gün, tecrübeli bir insana şikâyet etmiş:
“En iyi ballar bende olduğu
halde, gelen müşteriler ballarımı beğenmeyerek gidiyorlar. Halbuki komşularımın
balları iyi değildir, fakat müşterileri hiçbir zaman eksik olmuyor. Bunun
sebebi nedir?”
Adam
şu cevabı vermiş:
“Sen bal satıyorsun ama yüzün
sirke satıyor!”
-
Clarissa P.
Este’s, “Kurtlarla koşan Kadınlar” kitabında diyor ki:
“Gülme,
kadın cinselliğinin gizli tarafıdır; fizikseldir, temeldir, tutkuludur, hayat
vericidir ve bu yüzden uyarıcıdır. Jenital uyarılma gibi bir hedefi olmayan bir
cinsellik türüdür. Sadece o an için, bir sevincin cinselliğidir; özgürce uçan,
yaşayıp ölen ve kendi enerjisiyle yeniden yaşayan hakiki ve şehevi bir
sevgidir. Kutsaldır, çünkü fazlasıyla iyileştiricidir. Şehevidir, çünkü bedeni
ve onun duygularını uyandırır. Cinseldir, çünkü heyecan vericidir ve haz
dalgalarına neden olur. Tek boyutlu değildir, çünkü gülme, insanın kendisi
kadar başkalarıyla da paylaştığı bir şeydir. Bir kadının en vahşi
cinselliğidir.”
Sevgi
Soysal, “Yenişehirde Bir Öğle Vakti” romanında gülme konusunu şöyle ele almış:
“Gülen adam, bir kez eli açık olur. Bu asık suratlılar, aslında cimriler
soyudur. Ve çoğunluktadırlar. İşte bir gülmeyi bile esirgeyen adam, parayı
haydi haydi esirger. Bu sokaktan geçen şehirli kısmının çoğu hiçbir şeyi
karşılıksız yapmaz. Gülmeyi de. Ya kendisini alsın diye yavuklusuna güler, ya
iyi et versin diye kasaba güler, ya terfi ettirsin diye müdürüne güler, ya oy
versin diye halka güler. Böyle, karşılıksız gülmeyi bilmez. Durup dururken
gülenden de kuşkulanır. Suratını asıverir, benden bir şey isteyecek diye...”
Bu konuda
bir de Atilla Dorsay’a kulak verelim:
“Gülmek...
Zekâmıza seslenen, aklımızı işleten, insanla doğa arasına belli bir mesafe
koyan, insana kendi dışındaki her şeye karşı bir eleştiri boyutuyla bakma
olanağını hediye eden... Kısaca insanı insan yapan şeylerin arasında belki de
başında gelen gülme eylemidir.”
Robin
Sharma, “Ferrarisini Satan Bilge” eserinde güzel öğütler veriyor:
“Gülmek
ruhun ilacıdır. İçinden gelmiyorsa bile bir aynaya bak ve birkaç dakika gül.
Kendini harika hissetmekten alıkoyamayacaksın. William James, ‘mutlu olduğumuz
için gülmeyiz. Güldüğümüz için mutluyuzdur’ demiş. Bu nedenle güne keyifli bir
adımla başla. Gül, neşelen ve tüm sahip oldukların için şükret. Göreceksin, her
gün güzel armağanlar getirecek. Gülmenin gücünü hep hatırla. Müzik gibi o da
yaşamın stres ve sıkıntılarına karşı mucizevi bir toniktir. Kahkaha kalbinizi
açar ve ruhunuzu yatıştırır... İnsanlar yaşamı asla kendilerini gülmeyi
unutturacak kadar ciddiye almamalıdırlar.”
Gülelim
gülüşelim- mutluluğu paylaşalım-neşeyle zevkle coşarak güllere dönüşelim.
Gülmeyen
insanın karnı tok olsa bile ruhu açtır
Gülmek,
ekmek su hava gibi önemli bir ihtiyaçtır.
Erhan TIĞLI
***********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder