30 Aralık 2015 Çarşamba
25 Aralık 2015 Cuma
DERNEK
Kısa adı GÜL-DER olan Gülelim Gülüşelim Mutluluğu Bölüşelim adlı bir dernek kuruluyor. Derneğe üye olmak isteyenler gülen bir fotoğraflarıyla www.erhantigli.blogspot.com adresine başvurmalıdırlar. Üyeler ağlayana gülmeyecekler, ağlatanlarla savaşmaya söz vereceklerdir. Ayrıca gülü sevip dikenine katlanacaklar, dikensiz gül bahçesi aramayacaklardır.
24 Aralık 2015 Perşembe
KAZ!
Adamın biri ölmüş. Öbür dünyada sorgu meleğinin karşısına çıkarmışlar. Sorgu meleği adama, “Sağlığında hiç sevdin sevildin mi?” diye sormuş. “Hayır” demiş adam. “Peki, kitap okudun mu, bilgi öğrenmek için dergi, ansiklopedi karıştırdın mı?” Adam bunlara da hayır deyince melek oradakilere, “Bir kanat getirin” demiş. Adam sevinçle, “Melek mi oluyorum?” diye ellerini çırpmış. “Hayır, demiş melek. Kaz oluyorsun!”
23 Aralık 2015 Çarşamba
YAŞAMAK...
Yaşamak
değerini bilenler için karanfildir güldür
Mutlu olmak istiyorsan
hüzün ateşini söndür
gönlünü aşka döndür
içindeki çocuğu güldür
değerini bilenler için karanfildir güldür
Mutlu olmak istiyorsan
hüzün ateşini söndür
gönlünü aşka döndür
içindeki çocuğu güldür
19 Aralık 2015 Cumartesi
Aşk Denklemi
- Cosinus ailesinin genç delikanlısı X matematik üzerindeyken koordinat düzlemindeki sinüs ailesinin güzel kızı Y'ye aşık olur. X'de Y'de aynı duygularla bağlanır. Matematik kitabının 39.sayfasında buluşmaya karar verirler. Trigonometrinin zalim tanjantı bu haberi alır ve bu iki aşığı ayırmak için zalimce bir plan yapar, çünkü tanjant kızı Y'yi zengin bir fonksiyonla evlendirerek sayı değerini arttırmayı planlar. Y'ye gidin X'in polinomla yasak bir aşk yaşadığını söyler. Buna inanan Y hemen X'i terk eder. Tüm matematik köyü halkı X'i yalnız bırakır, artık kimse X'e değer vermez X'de matematik köyünü terk eder. Babasının zalim planını ve X'in köyü terk ettiğini duyan Y karekökünü alarak hayatına son verir. X'in nereye gittiğini kimse bilmez, o gün bu gündü X bir bilinmeyen olur.Kaynak:war-of-changee
12 Aralık 2015 Cumartesi
3 Aralık 2015 Perşembe
28 Kasım 2015 Cumartesi
26 Kasım 2015 Perşembe
DURUM İŞTE BU...
Cüzdan vicdanı sınır dışı etti/dostluk mezarda...sevgi nazara geldi/yorgan döşek yatıyor/insanlık haraç mezat/satılıyor pazarda...
25 Kasım 2015 Çarşamba
Yaşamaya BAK!
BU NASIL YAŞAMAK
Bu ne biçim hayat
Cüzdanlar turp gibi
Vicdanlar sakat
Namus çıkmış pazara
Satılıyor haraç mezat!
***
Bu ne biçim hayat
Çıkıyor uyanıklar
Kat üstüne kat
Biz barakaya bile
Bulamıyoruz takat...
***
Bu ne biçim hayat
Bulamadım bir tat
Azıcık kıpırdansan
İniyor cop, tokat...
Çile çekip durmaktan
Yaşamaya yok fırsat.
Erhan Tığlı
22 Kasım 2015 Pazar
19 Kasım 2015 Perşembe
18 Kasım 2015 Çarşamba
12 Kasım 2015 Perşembe
5 Kasım 2015 Perşembe
23 Ekim 2015 Cuma
Çetin Altan diyor ki
Bir İngiliz’e sormuşlar, “Sizde erkeklik organına kibarca ne
denir?” diye.
“Centilmen
denir” demiş.
“Neden?”
“Kadınları
görüce ayağa kalkar da ondan.”
Bir Fransız’a
da sormuşlar aynı soruyu.
“Perde
denir” demiş.
“Neden?”
“Oyun
bitince iner de ondan.”
Bir
Bolşevik’e de sormuşlar erkeklik organının adını.
“Partizan
denir” demiş.
“Neden?”
“Önden mi,
arkadan mı saldıracağı belli olmaz da ondan.”
Bir İranlıya
da tekrarlamışlar aynı soruyu.
“Kalleş
denir” diye cevap vermiş.
“Neden?”
“Daima
arkadan saldırır da ondan.”
Bir Türk
ise bu soruya şöyle karşılık vermiş:
“Bizde şef
denir ona.”
“Neden?”
“Bizi o
idare eder çünkü...”
22 Ekim 2015 Perşembe
16 Ekim 2015 Cuma
2 Ekim 2015 Cuma
8 Eylül 2015 Salı
3 Eylül 2015 Perşembe
2 Eylül 2015 Çarşamba
Aşkın Gösterdiği
AŞK NE GÖSTERİR?
Aşkın saatiyle kalmam hiçbir gün geri
Aşkın pusulasıdır gösteren
Güzelliklerle gidilmesi gereken yeri
Aşk olmasa biz neyiz ki
Sadece et ve deri...
Bencil mutluluktan daha iyidir
Aşkın derdi kederi...
Erhan Tığlı
*********
29 Ağustos 2015 Cumartesi
16 Ağustos 2015 Pazar
Müzede gezenlerden biri yorulmuş. Orada gördüğü bir koltuğa
oturuvermiş. Müze bekçisi telaşla koşup gelmiş: “Ne yapıyorsun hemşerim? Orası
Dördüncü Murad’ın tahtı. Çabuk kalk oradan!” diye bağırmış. Bizimki hiç
istifini bozmamış: “Ne var yahu? Demiş. Kimim koltuğu olursa olsun, yemedik ya?
Gelsin kalkarız!”
O öyle demiş ama
oturduğu koltuktan kalkmak bilmeyen, ancak silah zoruyla kalkan çok
politikacılar gördük biz... İktidar koltuklarını tapulu malı sayar böyleleri6 Haziran 2015 Cumartesi
3 Haziran 2015 Çarşamba
2 Haziran 2015 Salı
KAHVELİ DİZELER
Kahve koydum cezveye
dostlarımla içmeye
Keyfime diyecek yok
yarim yanıma geldi
gönlüme gül dikmeye
***
Kahve pişti hadi gel
köpükleri taştı gel
Öyle çok sevelim ki
Aşka giden yollardan
Kalksın her türlü engel
***
İçtiğim kahvedir
etrafı telvedir
Her çiçek güzeldir
ama gönlüm güldedir
dostlarımla içmeye
Keyfime diyecek yok
yarim yanıma geldi
gönlüme gül dikmeye
***
Kahve pişti hadi gel
köpükleri taştı gel
Öyle çok sevelim ki
Aşka giden yollardan
Kalksın her türlü engel
***
İçtiğim kahvedir
etrafı telvedir
Her çiçek güzeldir
ama gönlüm güldedir
31 Mayıs 2015 Pazar
SEVGİ ve DOSTLUK
Sevgi ve dostlukla sil
gönüllerdeki kiri pası
Aşk olsun evreninin anayasası
Sarıl güzelliklere dört elle
ve ırmak gibi ak gönüllere
kararmasın insanlığının aynası
gönüllerdeki kiri pası
Aşk olsun evreninin anayasası
Sarıl güzelliklere dört elle
ve ırmak gibi ak gönüllere
kararmasın insanlığının aynası
DOSTLUK ve AŞK
DOSTLUK ve AŞK...
Dostlukla
aşk yolda karşılaştılar. Aşk takmış takıştırmış, süslenmiş, iki dirhem bir
çekirdek olmuştu. Dostluk ise sade ve duruydu, doğaldı. Aşk gururla giderken
şöyle bir baktı dostluğa: “Hayrola, nereye gidiyorsun böyle?” diye sordu.
Bu
küçümseyen, tepeden bakan bakışa güldü geçti dostluk:
“İnsanları
teselli etmeye, avutmaya gidiyorum” dedi.
Aşk dudak
bükerek konuştu:
“Ben hiçbir
insanın yanına gitmem. Onlar benim yanıma gelirler. Kendilerine pek yüz
vermesem bile muhakkak arar sorarlar, bensiz yapamazlar. Sen de öyle yap,
kendini naza çek. O zaman değerin artar, benim gibi el üstünde tutulursun, baş
üstünde gezersin.”
“Hayır! Bu
dediklerini yapamam” dedi dostluk. “Benim yüzümden acı çekmelerine dayanamam
onların. Dert ortağı olurum kendilerine. Yalnızlıklarını gideririm.”
“Enayiliğine
doyma o zaman” diye alayla güldü aşk. Dünyada en güzel şey benim. Her zaman ve
her yerde rağbet görürüm, şarkılara, şiirlere konu olurum. Sen ne işe yararsın
ki?”
“Sen öyle
san” diye başını salladı dostluk. Sen gidince ben gelirim insanların yanlarına.
Döktürmüş olduğun gözyaşlarını silerim, açtığın yaraları sararım,
yalnızlıklarını paylaşırım. Dünyadaki en güzel şey sen olabilirsin ama benim
gibi, benim kadar iyi olamazsın. Sen yakarsın yürekleri, ben su serperim. Senin
dikenin ve verdiğin acılar, benim diktiğim gül ve ferahlattığım gönül çoktur.
İşte farkımız budur.”
Aşk
söyleyecek söz bulamadı. Burnu havada çekip gitti.
Dostluk ise
erdem ve özveri ile birlikte doğruya iyiye güzele doğru yürüdü, yürüdüğü
yolları güllere, lalelere, karanfillere bürüdü.
28 Mayıs 2015 Perşembe
DENİZ ÇAĞIRIYOR
DENİZ ÇAĞIRIYOR
Deniz çağırıyor bizi
Gelin diyor gelin
Kucaklaşalım doya doya
Balıklarıma bir merhaba deyin
Güzelliklerini sunmak için
Sabırsızlanan mavi suya
Sevginizi sebil edin…
Deniz çağırıyor bizi deniz
Gelin diyor gelin
El ele tutuşun dalgalarla
Martılarla hora tepin
Mutluluğu edelim gelin
yakamozlarla
Gelin diyor gelin
Kucaklaşalım doya doya
Balıklarıma bir merhaba deyin
Güzelliklerini sunmak için
Sabırsızlanan mavi suya
Sevginizi sebil edin…
Deniz çağırıyor bizi deniz
Gelin diyor gelin
El ele tutuşun dalgalarla
Martılarla hora tepin
Mutluluğu edelim gelin
yakamozlarla
27 Mayıs 2015 Çarşamba
26 Mayıs 2015 Salı
EKMEK...
EKMEK…
Belli başlı bir gıdamız olan
ekmek günlük hayatta çok geçer. “Bir dilim ekmek, biraz da peynir/Aman efendim,
ne güzel yenir” deriz. Ekmek paramızı kazanmak için var gücümüzle çalışırız.
Mehmet Akif Ersoy, “Kim kazanmazsa bir ekmek parası/Dostunun yüz karası,
düşmanının maskarası” diyor. Halk arasında ekmekli sözler, deyimler pek boldur.
Gençlere, “Senin adam alman için kırk fırın ekmek yemen lazım” deriz. Tedbirsiz
kişilere, kimseye güvenilmemesi gerektiğini anlatmak için “Güvenme dayına,
ekmek al yanına” öğüdünü veririz. Para kazanmanın zorluğunu, “Ekmek aslanın
ağzında” diye belirtiriz. Ekmek parası kazanmanın zorluğunu “ekmeği taştan
çıkarmak” deyimiyle vurgularız…
Bir gazete haberine göre,
Türkiye’de yılda ortalama iki milyar 280 milyon ekmek israf ediliyor, bunun
ekonomik maliyeti ise yılsa iki milyar lirayı aşıyor. Ekmek israfının bir
yıllık maliyetiyle 387 bin öğrenciye 12 ay boyunca aylık 280 TL burs vermek,
yüz yataklı 63 hastane, 16 derslikli 394 okul, 3000 öğrenci kapasiteli 217 yurt
yapmak mümkün…
Yiyeceğinden fazla ekmek alıp
çöpe atanlara, ekmek bayatlayınca peksimet, tirit, papara olarak
değerlendirmeyerek taze ekmek arayanlara duyurulur.
Yoksulların umutlarını
kesmemeleri “Ümit fakirin ekmeği/Ye Mehmet ye/Ye Mehmet ye!” dizeleriyle dile
getirilmiştir. Yoksul denince aklıma şu dizeler geldi:
“Zenginin
yolu asfalt
Yoksulun
yolu çamur
Zenginin
ekmeği pişkin
Yoksulun
ekmeği hamur”
Adamın biri açlığını şöyle dile
getirmiş; “Karnımın açlığı dünden/Bir ekmek olsa yerdim altı okka undan!”
Eskiden ev
ekmeği ve çarşıdan alınan Pazar ekmeği vardı. Şimdi ekmek çeşitleri çoğaldı:
Çavdarlı ekmek, Alman ekmeği, Trabzon ekmeği, tam buğdaylı ekmek, çok tahıllı
ekmek, ruşemli ekmek, Kastamonu ekmeği, tost ekmeği…
Yoksul
çocuklar genellikle ekmekle beslenirler, yemeği ekmekle yerler, yemeğin suyuna
ekmek banarlar, çorbanın, sütün içine ekmek doğrarlar, ekmeğin üstüne yoğurt,
bal, pekmez, yağ sürüverir anneleri. Bu konuda şöyle bir fıkra var: Annesi
tarlada çalışırken çocuğunun önüne sütle ekmek koyuvermiş. Annesi görmeden bir
yılan gelip sütü içmeye başlamış. Bir gürültü duyup bakan anne bir de ne
görsün! Sütü ekmekle içmeye alışmış çocuk kaşığını yılanın başına vurup
“Ekmekle ye! Ekmekle ye!” diye bağırıyormuş!
Günümüzde
ekmek israfı var; oysa eskiden ekmeğin bir kırığı bile ziyan edilmez, bayat
ekmeklerden papara, tirit, peksimet yapılırdı…
Bazı kişiler sevgiden,
güzelliklerden anlamazlar. Akılları fikirleri para kazanmaktadır. Neyzen Tevfik
böyle kişileri bir şiirinde bakın nasıl taşlıyor:
Düşeli derdi firakınla sevdaya
meye
“Müptelayım deliyim sinmişim
esrarı neye
Feleğin
kahpe başında paralansın parası
Ben güzel
sevmeye geldim, değil ekmek yemeye”
25 Mayıs 2015 Pazartesi
24 Mayıs 2015 Pazar
Manyak Olmak Bedava!
Söz aramızda, tıp fakültesinin yanından bile geçmemiş ve de
kendi derdine derman olamadığı halde, başkalarına ilaç sunan, akıl veren
doktorlar(!) pek çok. Ama toplumumuz gene de hastalıktan kurtulamıyor bir
türlü. Hele politika doktorları, halkı tedavi edeceklerini, onları dertten
kurtaracaklarını söyleyerek başa geçiyorlar da, hastalıkları azaltacaklarına
çoğaltıyorlar büsbütün. Kendileri hastalığın ta kendisi oluyorlar, söz ve davranışlarıyla
bizi hasta ediyorlar. Öldürmekten, kan dökmekten zevk alan manyak teröristlere
karşı gereken önlemleri almıyorlar, lafla vakit geçiriyorlar, birkaç kınama
mesajıyla görevlerini yaptıklarını sanıyorlar! Bu durumda, biz manyak olmayalım
da kim olsun?
*****
Erhan Tığlı
8 Mayıs 2015 Cuma
20 Nisan 2015 Pazartesi
19 Nisan 2015 Pazar
17 Nisan 2015 Cuma
16 Nisan 2015 Perşembe
10 Nisan 2015 Cuma
2 Nisan 2015 Perşembe
29 Mart 2015 Pazar
24 Mart 2015 Salı
Komikatürist: Fıkra: Unutkanlık
Komikatürist: Fıkra: Unutkanlık: Gökdelenin asansörü bozulmuştu. İki arkadaş yirminci kata kadar merdivenleri çıkmak zorunda kalınca,
23 Mart 2015 Pazartesi
22 Mart 2015 Pazar
18 Mart 2015 Çarşamba
16 Mart 2015 Pazartesi
10 Mart 2015 Salı
4 Mart 2015 Çarşamba
3 Mart 2015 Salı
2 Mart 2015 Pazartesi
Manili Mektup
Askerdeki delikanlı babasına mektup yazdı, geride bıraktığı karısının hamile olup olmadığını merak etmişti. Bir maniyle durumu sordu: ""Ey mektup güzel mektup/köyden haber al da gel/Bir iken iki olduk/üç olduk mu sor da gel" dedi. Babadan şöyle bir cevap geldi: "Bahçelerde olur saz/böyle mektup gene yaz/tarlan ürün vermedi/dönüşünde yine kaz!"
27 Şubat 2015 Cuma
MİZAH HABER: ÇAĞDAŞ KARİKATÜRÜN KURUCU USTALARINDAN CEMAL NADİR...
MİZAH HABER: ÇAĞDAŞ KARİKATÜRÜN KURUCU USTALARINDAN CEMAL NADİR...: Çağdaş karikatürün ülkemizdeki kurucularından bir büyük ustayı, Cemal Nadir Güler’i bundan tam 67 yıl önce, 27 Şubat 1947’de yitirmiştik....
25 Şubat 2015 Çarşamba
23 Şubat 2015 Pazartesi
17 Şubat 2015 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)