17 Ocak 2020 Cuma

DİLEĞİMDİR

Doğanın güzelliklerini özümse, bir tablo yap da duvarına as
Uğramaz o zaman semtine ne keder ne de yas
Başının üstünde taşı eşini dostunu
Onlar öyle ak pak eder ki benliğini
Kalmaz gönül evinde hiç kir ve pas...
Rabbena hep bana, deme;
İçtiğin mutluluk şerbetinden bize de ver bir tas
Aman yaş tahtaya basma da kaç yaşına basarsan bas!

KİM KAZANÇLI?!

Bir gün ermişlerden birine sormuşlar.
” Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır.?
” Bakın, göstereyim” demiş ermiş.
Bir sofra hazırlamış.
Sevgiyi dilinden düşürmeyen, ama dilden gönülle de indirmeyen kişileri çağırmış bu sofraya.
Hepsi yerlerine oturmuşlar.
Derken, tabaklar içerisinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da ”derviş kaşığı” denilen bir metre kaşıklar.
Ermiş
” Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diyede bir şart koşmuş.
” Öyle kaşığın çukur kısmından tutmak yok”
” Peki” demişler ve çorbayı içmeye girişmişler.
Fakat oda ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse bir türlü döküp saçmadan götüremiyormuş çorbayı ağzına.
En sonunda, bakmışlar bu iş olmuyor vazgeçmişler çorbadan.
Öylece, aç aç kalkmışlar sofradan.
Onlar sofradan kalktık dan sonra,
Ermiş: ”’ Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım yemeğe” demiş.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya.
Ermiş: ” Buyurun bakalım” deyince de, her biri uzun boylu kaşığı çorbaya batırıp karşısındaki Arkadaşına uzatıp içmişler çorbalarını.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve kendisi de doymuş olarak şükür içinde kalkmış sofradan.
” İşte” demiş ermiş. ” Kim ki hayat sofrasında yalnız kendisini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalkacaktır.
Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyarsa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
Şunu da unutmayın ki, hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman.”

16 Ocak 2020 Perşembe

CİNAYET İŞLETEN ŞARKI VE TÜRKÜLER

CİNAYET İŞLETEN ŞARKI VE TÜRKÜLER
Radyoda bir türkü çalınıyor, kulak veriyorum. Türkü gayet güzel başlıyor: Su akar güldür güldür/Gel de yar beni güldür. Ne güzel bir dilek ama arkası feci:Bir damlacık kanım akmaz/öldürürsen sen öldür!
Sevgilisini resmen cinayete teşvik ediyor!
Bir çarşamba türküsünde edilen şu duaya bakın:Çarşamba yollarında/kelepçe kollarımda/Allah canımı alsın o yarin kollarında...
Bu duayı eden kişi sevgilinin kollarına belki mutlu ölebilir ama geride kalan sevgili mutlu olur mu be Bu ne bencil bir istektir!?
Eski bir türküde de şöyle deniliyordu;
Bahriyeli güzelsin/Niçin beni üzersin/öldürürsen sen öldür/sevabıma girersin.
Geçenlerde bir düğünde dans edenlerin hangi şarkıyla dans ettiklerini duyunca ürperdim: Damarımda kanımsın/sevgilimsin canımsın(Aman ne güzel) ama gerisi işi berbat ediyor: başkasını seversen bil ki yaşatmam seni. Resmen sevgili tehdit ediliyor!...
Hele şu oynak şarkıyla dans eden kızları görünce acı acı gülümsedim: Al kızını koy çuvala/salla salla vur duvara!..
Bu konuda daha birçok örnek verilebilir.
Ne dersiniz, son zamanlarda çoğalan aşk(!?) cinayetlerine bu tür şarkı ve türkülerin az da olsa bir katkısı ve etkisi yok mu?
Sevilen kişiyi öldürmek değil yaşatmayı, mutlu etmeyi düşündüren, öğütleyen şarkı ve türküleri baş tacı edip bu tür kanlı, öldürücü şarkı ve türküleri unutmamız, unutturmamız gerekmez mi?

14 Ocak 2020 Salı

Atatürk ve Bakara Suresi

ATATÜRK VE BAKARA SURESİ...
Mustafa Kemal, kurulacak devletin şekli ile ilgili toplumun her kesiminden insanlarla görüşmeler yaparken sıra, mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinen kişilere gelir. Mustafa Kemal bunlara haber göndertip, gelecek hafta kendileriyle bu konuyu görüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarak katılacak olan herkesin Bakara suresini 288. ayetine kadar okumalarını rica eder.
Toplantı günü gelip çattığında, Mustafa Kemal kürsüye çıkar ve sorar:
-Arkadaşlar, buraya gelmeden önce hepinizden Bakara suresini 288'e kadar okumanızı rica etmiştim. Kimler okudu Bakara'yı 288'e kadar?
Salondaki bütün eller istisnasız olarak bu ricayı yerine getirdiklerini belirtmek için havaya kalkar.
Bunu üzerine Mustafa Kemal sözlerine devam eder:
-Beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının açıklaması: Bakara yalnızca 286 ayettir.

13 Ocak 2020 Pazartesi

sabahın ilk sahipleri




SABAHIN İLK SAHİPLERİ
Sen daha sıcacık yatağındayken
Süpürürler sokaktan
Gecenin günahlarını
Kapı dışarı ederler
Kiri tozu karanlığı
Sabahın ilk sahipleri!
Ana sıcaklığındaki çay
Baba simitle verip el ele
Giderir ruh üşümelerini
Kucaklar yüreklerini
Bir parça da olsa
Kimse bilmez düşünmez
Nicedir halleri...
Sabahın ilk sahipleridir onlar
Dikili bir ağaçları yoktur ama...