ARKADAŞ- LIK...
Arkadaş
sözcüğünü çok kullanırız ama nereden geldiğini bilmeyiz. Eski Türkler
düşmanlarıyla savaşırlarken sırtlarını bir taşa verirler o taşa yaslanarak
savaşırlar; böylece düşmanların arkadan vurmalarını önlerlermiş. Arka taş daha
sonra bize destek olan, güvenebileceğimiz kişiler için kullanılmaya başlamış ve
“arkadaş” olmuştur...
Arkadaşlar
çeşitlidir. Kimi çocukluk arkadaşımızdır, kimi mahalle, okul arkadaşı...
Kahveye gidenlerin oyun arkadaşları vardır. Meyhaneye gidenlerin de meyhane
arkadaşları bulunur. Yol, ideal arkadaşlarına yoldaş adı verilir. Ayni
işyerinde çalışanlar iş arkadaşı, evlenenler ise birbirlerinin hayat
arkadaşlarıdır. Günümüzde bir de bunlara facebook arkadaşlığı, internette msn
arkadaşlığı eklendi...
Mehmet Akif
Ersoy, İstiklal Marşı’nda gençlere, “Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın/
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın” diye sesleniyor.
Gençlik
Marşı’nda, “Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar” denilerek cesaret
veriliyor genç kafalara.
“Bana
arkadaşını söyle, ben sana kim olduğunu söyleyeyim” diyor bir düşünür. Kimi
arkadaş kardeşten ileridir, kimi de düşmandan beter; bizi kötü yola sevkeder.
Arkadaş seçmesini bilmez, arkadaş hatırı için düşüncesizce işlere kalkışırsak
başımız beladan kurtulamaz. İyi arkadaşlar ise bizi doğruya iyiye güzele
götürür. Sanat, edebiyat, kitap ya da sanata edebiyata, okumaya düşkün kişiler
bu tür arkadaşlarımızdandır.
Edebiyatta
arkadaşlığa değinilmiş, bu konuda çeşitli kitaplar yazılmıştır. Orhan Kemal’in
bir romanının adı “Arkadaş Islıkları” adını taşır. Goethe, Genç Werther’in
Istırapları” romanında arkadaşının karısına âşık olan bir gencin başına
gelenleri anlatır.
Nazım
Hikmet bu konuda şunlar söylüyor:
“Arkadaşlık
çeşitlidir, tıpkı yemişler gibi. Bir çeşit arkadaşlık vardır muza benzer, ne
niyetle yesen onun tadını verir. Ben ne muzu ne de bu çeşit arkadaşlığı
severim.
Arkadaşlığın
başka bir çeşidi keçiboynuzu gibidir. Bir tadımlık tat almak için bir araba
posa çiğnemek ister.
Eğlence
arkadaşlıkları vardır. Bunlar Frenk üzümleri gibidirler. Olsa olurlar,
olmasalar da.
Okul
sıralarının arkadaşlıkları ayva soyundandırlar. Tatları yoktur. Uzun uzun, bir
duman gibi belli belirsiz kokuları kalır.
Kafa
arkadaşlıklarına gelince, arkadaşlığın özsoylusu budur işte. Kiraz gibidir,
kokusu yoktur ama, kütür kütür, etli, serin bir tatları vardır.”
Zorlukların
da arkadaşımız olduğunu biliyor muydunuz?
Zorluklar
bizi dirençli yapar, mücadele gücümüzü arttırır, kolaylıklar ise gevşetir.
Baba,
zorluklardan yıldığını, bunlarla nasıl baş edeceğini bilemediğini söyleyen
çocuğuna, “Gel, sana bir şey göstereyim” diyerek onu mutfağa götürmüş. Ocağa
aynı büyüklükte üç kap koymuş, içlerine su doldurmuş ve altlarını yakmış.
Birinci kaba havuç, ikinciye yumurta, üçüncüye de bir avuç kahve çekirdeği
atmış. Üçünü de yarım saat kadar pişirip ateşi söndürmüş, tabaklara boşaltmış.
Çocuğuna ne gördüğünü sormuş. “Havuç, yumurta ve kahve” demiş çocuk. “Daha
yakından bak, durumlarını gör, hisset.”
Çocuk, havuç
yumuşamış diye çatalıyla havucun üstüne bastırmış, yumurtayı eline alıp “Bu
katılaşmış” demiş. Kahvenin kokusunu içine çekmiş, biraz içmiş. “Tadı iyi ama
bunları bana niye gösteriyorsun?” diye sormuş.
“İyi dinle
de ne demek istediğimi anla” demiş baba. “Hepsini de aynı büyüklükteki
kaplarda, aynı sıcaklıkta, aynı dakikada pişirdiğim halde, farklı tepkiler
verdiler. Havuç önce sert ve güçlüydü ama kanatılınca yumuşadı, gücünü yitirdi.
Yumurta kırılgandı ama kaynatınca sertleşti, katılaştı. Bir avuç kahve
çekirdeği de sertti, ısınınca gevşedi, suya yayıldı, etrafa koku yaydı...
Sen
bunlardan hangisi olmak isterdin? Zorluklarla karşılaşınca tepkin ne oluyor;
Havuç gibi sert bir kişiyken, sorunlar karşısında yumuşayıp güçsüzleşiyor musun?
Yumurta
gibi kırılgan bir kişiyken sorunlarla karşılaşınca güçleniyor, sertleşiyor
musun; yoksa kahve çekirdeğine mi benziyorsun? Eğer kahve çekirdeği gibi
olursan, sorunlar ne kadar çok olursa olsun, bunları olumlu yöne çevirip
çevrene güzel tatlar, duygular katarsın. Kendini ve çevreni daha iyi yapmak
için çalışırsın...”
Bu ders
verici öyküden yararlanmasını bilmeli, zorluklara göğüs gerip onları arkadaş
edinerek yaşamalısın. Böyle yaparsan karlı dağları aşarsın; yoksa düz yolda
şaşarsın!
ERHAN TIĞLI
*************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder