EKMEK…
Belli başlı bir gıdamız olan
ekmek günlük hayatta çok geçer. “Bir dilim ekmek, biraz da peynir/Aman efendim,
ne güzel yenir” deriz. Ekmek paramızı kazanmak için var gücümüzle çalışırız.
Mehmet Akif Ersoy, “Kim kazanmazsa bir ekmek parası/Dostunun yüz karası,
düşmanının maskarası” diyor. Halk arasında ekmekli sözler, deyimler pek boldur.
Gençlere, “Senin adam alman için kırk fırın ekmek yemen lazım” deriz. Tedbirsiz
kişilere, kimseye güvenilmemesi gerektiğini anlatmak için “Güvenme dayına,
ekmek al yanına” öğüdünü veririz. Para kazanmanın zorluğunu, “Ekmek aslanın
ağzında” diye belirtiriz. Ekmek parası kazanmanın zorluğunu “ekmeği taştan
çıkarmak” deyimiyle vurgularız…
Bir gazete haberine göre,
Türkiye’de yılda ortalama iki milyar 280 milyon ekmek israf ediliyor, bunun
ekonomik maliyeti ise yılsa iki milyar lirayı aşıyor. Ekmek israfının bir
yıllık maliyetiyle 387 bin öğrenciye 12 ay boyunca aylık 280 TL burs vermek,
yüz yataklı 63 hastane, 16 derslikli 394 okul, 3000 öğrenci kapasiteli 217 yurt
yapmak mümkün…
Yiyeceğinden fazla ekmek alıp
çöpe atanlara, ekmek bayatlayınca peksimet, tirit, papara olarak
değerlendirmeyerek taze ekmek arayanlara duyurulur.
Yoksulların umutlarını
kesmemeleri “Ümit fakirin ekmeği/Ye Mehmet ye/Ye Mehmet ye!” dizeleriyle dile
getirilmiştir. Yoksul denince aklıma şu dizeler geldi:
“Zenginin
yolu asfalt
Yoksulun
yolu çamur
Zenginin
ekmeği pişkin
Yoksulun
ekmeği hamur”
Adamın biri açlığını şöyle dile
getirmiş; “Karnımın açlığı dünden/Bir ekmek olsa yerdim altı okka undan!”
Eskiden ev
ekmeği ve çarşıdan alınan Pazar ekmeği vardı. Şimdi ekmek çeşitleri çoğaldı:
Çavdarlı ekmek, Alman ekmeği, Trabzon ekmeği, tam buğdaylı ekmek, çok tahıllı
ekmek, ruşemli ekmek, Kastamonu ekmeği, tost ekmeği…
Yoksul
çocuklar genellikle ekmekle beslenirler, yemeği ekmekle yerler, yemeğin suyuna
ekmek banarlar, çorbanın, sütün içine ekmek doğrarlar, ekmeğin üstüne yoğurt,
bal, pekmez, yağ sürüverir anneleri. Bu konuda şöyle bir fıkra var: Annesi
tarlada çalışırken çocuğunun önüne sütle ekmek koyuvermiş. Annesi görmeden bir
yılan gelip sütü içmeye başlamış. Bir gürültü duyup bakan anne bir de ne
görsün! Sütü ekmekle içmeye alışmış çocuk kaşığını yılanın başına vurup
“Ekmekle ye! Ekmekle ye!” diye bağırıyormuş!
Günümüzde
ekmek israfı var; oysa eskiden ekmeğin bir kırığı bile ziyan edilmez, bayat
ekmeklerden papara, tirit, peksimet yapılırdı…
Bazı kişiler sevgiden,
güzelliklerden anlamazlar. Akılları fikirleri para kazanmaktadır. Neyzen Tevfik
böyle kişileri bir şiirinde bakın nasıl taşlıyor:
Düşeli derdi firakınla sevdaya
meye
“Müptelayım deliyim sinmişim
esrarı neye
Feleğin
kahpe başında paralansın parası
Ben güzel
sevmeye geldim, değil ekmek yemeye”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder