11 Mayıs 2012 Cuma

BİRİSİ...

BİRİSİ... Sabahleyin somurtarak kalktı Ona buna çattı, karısına, çocuklarına öfke yağdırdı. Beklediği otobüs gelince, kendisinden daha önce gelenleri itip önlerine geçerek oturdu. Ayakta bekleyen yaşlılara, çocuklu kadınlara aldırmadı, oturduğu yere iyice yayıldı... Çalıştığı yere gelince ilk işi sabah keyfi yapmak oldu. Çaylar, kahveler gitti geldi. Sigaralar tüttürüldü, gazeteler okundu, toto kuponları dolduruldu. Odacı istediklerini getirmek için yavaş davranınca kızı, “Çabuk olsana be adam! Ne uyuşuk herifsin be! Memleket senin gibilerin yüzünden ileri gitmiyor” diye söylendi. Vatandaşa, “Acelen ne?” diye çıkıştı, “Bugün git, yarın gel” dedi. Selam verdiler, rüşvet değildir diye almadı. Para zarfına balıklama daldı, “İstemem, yan cebime koy” diye göz kırptı. Akşam şehir kulübünde içkisini içti, oyununu oynadı, sağı solu çekiştirdi, suçladı. Gece geç vakit evine dönerken yüzünü buruşturdu, “Biz adam olmayız” diye homurdandı. İNSAN mı YIZ? “Eşref- i mahlûkat” diye geçer adımız eski kitaplarda. “Cümlenin serveriyiz” Kaygusuz Abdal’a göre. Hayvanları küçümser, onları istediğimiz gibi kullanmaktan zevk alırız... Bunlar en ünlü parti, dernek ve kurumlarımızın simgeleri: At, kurt, karınca, arı, horoz... Şunlar en ünlü spor kulüplerimizin simgeleri: Aslan, kartal, kanarya, timsah... Ama insanız biz, insan... Sövgü aracımızdır hayvan! OYSA... Biri, “İnsaniyetinize sığınıyoruz beyefendi” diye miyavladı. Öbürü, “Yıkıl karşımdan öküz!” diye havladı. İnsandı ikisi de! “Arı gibisin” dediler, sevindi. “Ayı gibisin” dediler, üzüldü. Oysa... Hayvandı ikisi de! ERHAN TIĞLI NOT: 40 Yıl önce AKBABA mizah dergisinde çıkmış bir yazım.

Hiç yorum yok: