GÜLMEKTEN ÖLDÜREN OLAYLAR, FIKRALAR
Her şeyin mizahı olduğu gibi, ölümün de mizah vardır. Bunlardan kimisi ürpertir ya da acı acı güldürür, kimisi de gülmekten öldürür. İşte birkaç örnek:
Hollanda'da çalışan Metin Can, eşyalarını arabaya yükleyip tam memleketine gitmeye hazırlanırken, yanında kalan annesi ölüveriyor. Ölüm sigortası ve resmi işler zaman alacak, pahalıya da mal olacaktır. O da annesini cesedini kırmızı bir valize koyup sağına soluna naftalin yerleştirir ve arabanın üstüne bağlar, yola çıkar. Ama evdeki hesap çarşıya uymaz. Mola verip uyudukları sırada kırmızı valiz çalınır. Hırsızlar onu değerli bir eşya sanmışlardır...
Bu öykü bana şu fıkrayı anımsattı:
Cimri bir İskoçyalının babası ölüyor. Oğlu, köyüne gömülmesini vasiyet eden babasının cesedini trenle götürmeye karar veriyor ama ölü için istenen para dirilerden çoktur. O da babasını giydirip diriymiş gibi kompartımana oturtuyor. İçerde kimse yoktur. Oğul sıkılıp dolaşmaya çıkıyor. Aksilik bu ya, ara istasyonlardan birinden trene bir yolcu biniyor ve babanın karşısına oturuyor, selam verip kendisiyle konuşmak istiyor ama baba susmakta, gözlerini ona dikip durmaktadır. Yolcu bu duruma çok kızar, cinler tepesine çıkar; “Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz; yoksa adam yerine koymayıp küçümsüyor musunuz? Ayıp be!” diyerek adama şöyle bir vurur ve onu yere yuvarlar. Adamın kalbini dinler, atmadığını ve onun hareketsiz kaldığını görünce de katil oldum diye çırpınır, ne yapacağını şaşırır. Tam o sırada tren tünele girmiştir. Adam onu aldığı gibi pencereden dışarı atar, bir şey olmamış gibi oturur. Oğul gelip babasını sorunca da gayet sakin, "O yaşlı adam geçen istasyonda trenden indi" der.
İş işten geçtikten sonra, neye yarar ah ile vah
Böyle hayırlı evlat vermesin Allah!
Bir başka ölümlü yolculuk da şu:
Köye giden minibüse bir adam binmek ister ama sürücü boş yer olmadığını söyler, adam binmekte ısrar edip oraya muhakkak gitmesi gerektiğini söyleyince, “Yukarda boş bir tabut var, istersen için gir, öyle git” der. Adam bu teklifi kabul edip tabutun içine girer. Bir süre sonra, yolda bir yolcu el kaldırıp minibüsün önüne çıkar, sürücüye köye götürmesi için yalvarır. Sürücü, yukarıdaki tabutun yanına tutunup giderse onu alabileceğini belirtir. Yolcu olur der ve yukarı çıkar, bir kenara tutunur.
Aksilik bu ya, bozuk bir dönemeçte araba sarsılır, tabutun kapağı açılır İçindeki adam ne oluyor diye bağırarak ayağa kalkar. Onu gören diğer yolcu ölü dirildi sanıp paniğe kapılır, korkuyla kendini yola atar...
Yazıma bir ölümlü mizahla son veriyorum.
Adamın kaynanası evin üst katında ölür. Cesedi taşıyanlar onu aşağıya indirirlerken merdivenin çürük basamağına takılıp düşerler ve tam ölmemiş kaynana dirilir, ayağa kalkar. Aradan bir süre geçer. Kaynana bir kere daha ölür. Cesedini yukardan aşağıya taşırlarken damat taşıyıcıları uyarır; “Dikkat edin, merdivenin çürük bir basamağı var!” diye bağırır...
Mutluluğunuz ölümsüz olsun.
Erhan TIĞLI
**********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder