POT KIRAN FIKRALAR
Pot kırmak
düşüncesizce bir söz söyleyip kalp kırmak, istemeden karşımızdaki kişiyi üzmek,
kızdırmaktır. Bu işi(!) kimi zaman şu fıkrada olduğu gibi iltifat edeyim derken
yaparız. Genç görünme sevdalısı bir kadın bir delikanlıya yaptığı oyaları,
elişlerini gösteriyordu. Bir ara çekmeceden başka bir elişi çıkardı, övünerek,
“Bak, bunlar çok değerlidir. Antika sayılır. En az kırk yıllıktır” diye
konuştu.
Delikanlı
elişlerine hayranlıkla baktı, “Çok güzel” dedi. “Bunları da mı siz yaptınız?”
Çam
devirmek pot kırmanın daha kötüsüdür. Pot kıran kırdığı potu tamir edebilir ama
çam deviren bunu pek başaramaz, zeka işidir bu tamir, hazırcevap olmayı
gerektirir.
Ünlü bir
yazarın yanına hiç sevmediği biri gelmiş, kendisini yemeğe davet ediyordu. O
kadar ısrar etti ki yazar peki demek zorunda kaldı. O kişinin gittiğini sanıp
uşağına, “Bir bahane uydur da gelemeyeceğimi söyle şu zevzeğe” dedi ama adamın
dışarı çıkmadığını görünce lafı değiştirdi, “Çünkü yemeği bu beyle yiyeceğim”
dedi.
Çariçe Katerina
pencereden dışarı bakarken orada geçen bir muhafız kendisine bir çimdik atmış.
Çariçe hışımla geri dönmüş, “Ne yapıyorsun sersem!” diye bağırmış.
Muhafız,
“Kusura bakmayın efendim. Sizi hizmetçilerden biri sandım” demiş.
Çariçe
öfkeyle, “Şimdi ne yapayım ben sana? Cezalardan ceza beğen bakalım” deyince
muhafız boynunu bükmüş, “Bilmiyorum ama vereceğiniz ceza kalçanız kadar sertse
yandım” diye önüne bakmış. Bu yanıt çariçenin hoşuna gitmiş, onu komutan
yapmış.
Buna benzer
şöyle bir fıkra daha vardır:
Padişah
İncili Çavuş’a “Öyle bir kabahat işle ki, özrün kabahatinden büyük olsun” diye
emretmiş. Çavuş uzun bir süre ne yapacağını düşünmüş ama aklına bir şey
gelmemiş.
Bir süre sonra padişah pencereden dışarı bakarken kendisine
bir çimdik atmış. Padişah hiddetle, “Ne yapıyorsun, eceline mi susadın, bu ne
cüret?” diye bağırmış.
İncili
hemen cevabı yapıştırmış, “Kusura bakmayın, özür dilerim hükümdarım, sizi
valide sultan sandım.”
Kimi potlar
da hiçbir art niyet olmadan, içtenlikle ve sevgiden ileri gelen potlardır.
Ev sahibi
eve gelen konuklara en güzel yiyeceklerden çıkarmış. Konuklar yerken ev ahalisi
de onlara bakıyormuş. Konuklardan biri dayanamamış, “Siz de yesenize. Niye
yemiyorsunuz?” diye sormuş. Ev sahibi gülerek, “Biz her zaman yiyoruz” demiş.
Şu şarkı ve
türkülerde de sevgiliye iltifat edilip güzelliği övülürken aşktan, sevgiden
doğan bir çeşit pot kırılmıyor mu?
“Uzat
dudaklarını öpeyim/koynunda sabahlayıp öleyim”
Buradaki
aşık sevgilinin koynunda zevkten ölecektir ama geride kalan sevgili buna hiç
üzülmeyecek midir? Bu, sevgiliye yapılan
bir kötülük değil midir?
“Çarşamba
yollarında/kelepçe kollarımda/ Allah canımı alsın/o yarin kollarında”
Allaha
edilen bu duada bir bencillik, bir düşüncesizlik yok mu?
Ya şu
türküdeki sevgili katil etme dileği de nedir?
“Bahriyeli
güzelsin/niçin beni üzersin/öldürürsen sen öldür/sevabıma girersin.”
Siz olsanız
eksik olsun böyle kan dökerek kazanılacak sevap demez misiniz?
Potsuz
günler dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder