26 Şubat 2019 Salı

AŞKIN TADI BAŞKA...

Sevgide yoksan hayatın noksan. Sevgin kadar büyük, kinin kadar küçüksün.
İnsanlar susarsa duvarlar konuşur, sevgi gücünü yitirirse arada yeni duvarlar oluşur. Aramızda sevgi yoksa duvar biziz. Duvarlara kızacağın bir pencere aç, oradan sevgiyle bak. Kavgadan kaç. Bir gül için bin dikenin acısına katlan. Sevginin coşkusuyla kanatlan, yıkan tüm kirlerinden, aklan. Gerçekten seviyorsun demektir o zaman.
Aşk görünüşte ilgiyle bakan bir çift göz, edilen birkaç tutkulu söz ama yürekte hiç sönmeyen bir göz, bencillikten sıyrılmış öz.
Aşk bir maraton koşusudur. Kimileri bunu bilmiyor, bir çırpıda her şeyi koşup bitireyim derken nefesleri yetmiyor ama kusuru başkalarında arıyor, sevgiliyi suçluyor.
AŞK ÖNCE BİRKEN İKİ OLMAK, SONRA İKİLİKTEN BİRLİĞE UZANMAK, BİRLİKTE KARAR KILMAKTIR
AŞK boşken dolmak, kendini onda, onda kendini bulmaktır. Taşlı, dikenli bir bahçeyken çiçeklerle donanmaktır.
Şaşkın, hiç takılır mı aşka kın. Kinden sakın, sevgi yolu daha yakın.
Aşk bizleri cennete çağırır ama kimi kişiler onu cehenneme çevirmekte ustadır.
Karanfilsin tarçınsın
Niçin böyle hırçınsın
Ne kadar çok seversen
O kadar insansın.
Sevmek gül dikmektir sevdiğinin bahçesine/ Kendi bahçesine dikercesine özene bezene
Gülün dikenini görmemektir/ Gülü dikeniyle birlikte sevmektir.
Ve yaşamaktır sevdiğinin adresinde kendi evindeymiş gibi.
Bulunduğu yeri çiçeklerle donatmaktır.

20 Şubat 2019 Çarşamba

ÇOK KOMİK BİR GÜNDÜ...

ÇOK KOMİK BİR GÜNDÜ...
Sabahleyin uyandım. İçimde nedenini bilemediğim bir esenlik vardı. Üşümedim, yanmadım. Cama dayanmadım, cam kırılmadı, kana boyanmadım. Dışarıda şiirsel bir hava vardı. Dün gökyüzünü boydan boya kaplayan kara bulutlar dağılmıştı. Mavilikler insanın içini açıyor, güneş gelinlik bir kız gibi gülümsüyor, parıldıyordu. Türkü söyleyerek kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp sofraya oturdum. Kahvaltı hemen önüme geldi. Zeytin, peynir, reçel, bal... her şey tamamdı. Sadece kuş sütü eksikti. Apartman komşularımız kavga, gürültü etmiyorlardı nedense. Dudak bükerek giyindim. Hazırlanıp sokağa çıktım. Her taraf tertemizdi. Etrafta bir gram bile çöp görülmüyordu. Kirlilikten eser yoktu çevrede. Çiçekler açmış, ağaçlar yeşilliğe bürünmüşlerdi. Herkes gülümseyerek birbirine günaydın diyordu. Arabalar kaldırımlara park etmemişlerdi. Yol üstündeki kıraathanede kimse okey, tavla gibi oyunlar oynamıyor, sigara içmiyordu. Müşterilerin hepsi de gazete, dergi, kitap okuyorlardı.
Bu duruma o kadar şaşırdım ki, dalgınlıkla birine çarptım. Çarptığım kişi yüzüme dövecekmiş gibi bakmadı, benden önce özür diledi. “pardon” dedim. “pardon çıkalı eşeklik arttı. Önüne baksana ayı” demedi. Bu kadarı da olamazdı. Biri bana şaka yapıyordu herhalde... Hayret ve şaşkınlıkla kaldırımdan aşağı inmişim farkında olmadan. Karşıdan gelen taksiyi göremedim. Neredeyse arabanın altında kalıyordum. Sürücü, “Arabanın altında kalıp geberdiğine yanmam. Seni adamdan sayarlar, ona yanarım. Dağda mı geziyorsun be?” demedi. “Bir yerinize bir şey olmadı ya? İsterseniz sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim” dedi. Teşekkür ettim. Biraz yürümek, bu güzelliğin tadını çıkarmak istediğimi belirttim.
Daireye biraz geç kaldım ama patron kızmadı, anlayışla karşıladı, azarlamadı. Gülerek maaşlarımıza zam yapacağını söyledi. Bu zammı daha önce yapmadığı için özür diledi. Ev sahibi de kiraya zam yapmayacaktı zaten. Büyü bozulmasın diye dua ederek gazetelere göz attım. Enflasyon sıfıra inmişti. Hiçbir eşyanın, malın fiyatı artmamıştı. Hele anarşi, terör, cinayet haberlerini göremeyince gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hayret, politikacılar atışmamışlar, söz düellosu yapmamışlardı! Her gün bir cevher yumurtlayan, medya maymunu yıldızcıklar, sanat için soyunmamışlar, birbirleriyle çekişmemişlerdi. Rüya Kaşar, gene abuk sabuk laflar etmemiş, gazetelerin baş köşesine kurulmamıştı. Kendisi her nasılsa ağzını açmadığı gibi, eski kocası, kardeşi, annesi her çorbaya maydanoz olmaya kalkmamışlardı. Futbol maçlarında hiç olay çıkmamıştı. Fanatikler kol kola girip şarkılar söylüyorlardı...
Yoo! Bu kadarı da olamazdı. Biri benimle dalga geçiyordu muhakkak. Hele televizyonda kavgasız dövüşsüz, kansız, cinayetsiz diziler başladığını duyunca iyice zıvanadan çıktım. Ben böyle anormal şeylere alışkın değildim. Yadırgamıştım bütün bunları. Bu ne renksiz, heyecansız hayattı böyle! “Yeter be!” diye bağırdım. Karım, “Sabah sabah niye bağırıyorsun, hayrola, ne var, ne oldu?” diye homurdandı. Bir de baktım ki, daha yataktayım. Hava bulutluydu. Komşular sabah kavgalarına başlamışlardı. Kapıları çarpıyorlar, bağırıp çağırıyorlardı her zamanki gibi. Gazetelerden kan sızıyordu. Pencereyi açtım. Hava kirliliği, gürültü patırtı yüzüme tokat gibi çarptı, beni kendime getirdi. Derin bir oh çektim. Çok şükür, deminki sinir bozucu sessizlik sona ermiş, hayat normale dönmüştü!
Keyifle bir küfür savurdum. Acı bir gülüşle, kendi kendime söylenerek giyinip ayaküstü bir şeyler atıştırdıktan sonra sabırsızlıkla sokağa fırladım. Kirlilik, çirkinlik, kötülük, kollarını açıp bağırlarına bastılar; “Sen bizsiz, biz sensiz yapamayız, hoş geldin, nerelerdeydin, özlettin kendini” dediler. Yolumu gözleyen bencillikle çıkarcılığa selam vererek, alıştığım cehennemin içine daldım.
Erhan Tığlı

19 Şubat 2019 Salı

CENNET VE CEHENNEM...?!


Cennet ve Cehennem
Bir Samuray, yolda rastladığı Budist rahibe, kafasına takılan soruyu sorar;

- “Cennet nasıl bir şeydir?.. Cehennem nasıl bir şey?..”

Rahip azarlarcasına cevap verir, Samuray’a...

- “Git başımdan...” der; “Senin sorularına ayıracak vaktim yok benim...”
***


Beklemediği bu cevap karşısında sinirlenir Samuray...

Üstelik kendisine gülmeye başlayan arkadaşlarının yanında küçük düşmüştür...

Kan beynine sıçramış şekilde, kılıcına sarılır ve çekerek din adamına doğru hamle yapar...

- “Şimdi senin o kelleni gövdenden ayıracağım...” der, “Sen kiminle konuştuğunu zannediyorsun!..”

Din adamı hiç heyecana kapılmadan Samuray’ın kendisine iyice yaklaşmasını bekler...

Sonra Samuray’ın duyacağı bir şekilde sakin bir sesle söyler:

- “İşte cehennem budur!..”
***

ŞİİRLEŞTİRELİM DÜNYAYA

ŞİİRLEŞTİRİN DÜNYAYI
Aydınlığı vurdular bu gece
Bulutlar kana boyandı
Karardı doğanın yüzü
Karanlık kapıya dayandı
Ama sönmedi umut
Gökteki ayla yıldız
Evlerde elektrikler u-yandı
****
Hadi sen de uyan gönlüm
Doğruluk iyilik güzellik
Ateşiyle yan


15 Şubat 2019 Cuma

AŞKMENDİLİ...

rini takip eden genci beğenmişlerse yere mendillerini atarlar, mendilin kendilerine geri verilmesini beklerlerdi. Böylece mendil tanışıp görüşmeye, muhabbete vesile olurdu…
Delikanlı sevdiğine “Bir mendil işle yolla/Ucunu gümüşle yolla/İçine beş incir koy/Birini dişle yolla” diye seslenirdi. Kız da ona “Duvara mıh çakarım/Sen sallan, ben, bakarım/Mendilin kirlendiyse/Sen gönder, ben yıkarım” derdi.
Evlenmeden önce söz mendili verilir, gelinin arabasına, atına mendil bağlanırdı.
Kişiler aşk özlemini “Sallasana sallasana mendilini/Akşam oldu, yollasana sevdiğimi” diye dile getirirlerdi. Kaybettikleri sevgililerini “Mendilimin yeşili/Ben kaybettim eşimi/Al bu mendil sende dursun/Sil gözünün yaşını” türküsüyle anarlardı…
Ama kağıt mendil çıkalı ve moda olalı bütün bu güzelliklerin pabucu dama atıldı. Herkes bu mendilin ham maddesi nerden geliyor, çevreye ve ekonomiye zararı nedir diye hiç düşünmeden kağıt mendil kullanıyor. Yıkama zahmeti yok. Silme işi bitince buruşturup atıyorsun. Şimdiki aşklar da öyle. Mendil kadar değeri kalmadı sevgi ve dostluğun

13 Şubat 2019 Çarşamba

gül Masum Değildir


GÜL MASUM DEĞİLDİR

Böyle masum duruşuna bakma
Dikenini unutma sakın
Aşkıyla kaç bülbül yandı küle döndü…
Şairlere ilham perisi olmaktı sadece
Kazandıkları tek ödül...
Daha ne canlar yaktı bu
Rengini döktüğü kanlardan alan
Şarap dudaklı gül...

Erhan Tığlı


11 Şubat 2019 Pazartesi

AŞKLI MANİLER

AŞKLI MANİLER- DÖRTLÜKLER
Çemberimde gül oya
Aşktır en güzel boya
Sevgilim mektup yazsa
Okusam doya doya.
***
Bahçelerde karanfil
Kokuyor efil efil
Aşk kalp zenginliğidir
Aşksız oluruz sefil.
***
Bahçene lale doldur
İşte güzellik budur
Sevgililer eşittir
Ne efendi ne kuldur.
***
Olma kötüye çoban
Boşa gitmesin çaban
Aşktan sakın vazgeçme
Ne derse desin baban.
***
Cennet olur bu dünya
Sevmesini bilene
Gerçek olur her rüya
Görmesini bilene.